Benim en yakından tanıdığım Bodrumlu Herodot'dur (M.Ö. 484-424). Herodot'un "Tarih"ini kim bilir kaç kez okudum... Her sayfada karşıma çıkan "Mısır Nil'in bir hediyesidir" veya "Hiç kimse barış yerine savaşı seçecek kadar aptal değildir" benzeri çarpıcı cümlelerle kim bilir kaç kez bu Bodrumlunun yaratıcılığı karşısında saygıyla eğildim.
Tabii ki Turgut Reis de (Ölümü 1565), yakından tanıdığım bir Bodrumlu... Tirandillerle Akdeniz'i "Osmanlı Gölü"ne dönüştüren bu korsankaptanı da Cevat Şakir'in kitabını okuyunca daha yakından tanımıştım.
Bodrum Ticaret Odası Başkanı Mahmut Kocadon ile Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon'un davetlileri olan biz "Yazlık Bodrumlular", kapağında Turgut Reis'in, Cevat Şakir'in, Neyzen Tevfik'in ve Zeki Müren'in resimleri bulunan davetiyelerle dördüncü kez geleneksel akşam yemeğine çağrıldık.
"Bu davetiyenin kapağında neden Herodot da yoktu" sorusu zihnimi kurcalarken, Barbaros Bükü'ndeki Kempinski Otel'in terasbahçesinde toplandık.
Yazlık Bodrumlular arasında kimler yoktu ki.
Ankara Mimar Kemal İlkokulu'ndan sınıf arkadaşım Vural Öger bile oradaydı.
Kocadon'ların davetine katılanlardan birkaç ismi daha vereyim:
Bedri Koraman, Burhan Doğançay, Asım Kocabıyık, Fikret Hakan, Can Pulak, Uçal Dalgıç, Akrep Nalan, Erman Toroğlu, Sümer Oral, Kemal Ulusu...
"Bodrum"u bir marka haline dönüştüren çabaların sahipleri arasında "Karadon"lar ön sıralarda... Bu listeye Bodrum esnafını, Mavi Yolculuk kaptanlarını ve her gelene kendisini doğma büyüme Bodrumluymuş gibi hissettiren sıcakkanlı ve konuksever tüm Bodrumluları ekleyebiliriz.
Bu arada biz yazlık Bodrumluların, hepimizin de bu süreçte katkıları oldu bu markalaşmaya. Bu açıdan bizler de kendimizi "Bodrum'un yerlileri" olarak görürüz.
O akşam bütün bunları ve Bodrum'un dününden yarınına uzanan gelişmeleri konuştuk.