Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Beyin tembelliği insanı rahatlatır mı?

Bir olayı anlamaya çalışırken "Nedensellik" (Causality) öğesini görmezden gelenlere bakarken hep o yaşlı İngiliz kadının şaşkınlığını hatırlarım.
Bu yaşlı hanım, 2'nci Dünya Savaşı günlerinden birinde Londra'daki evinde tuvalete girmiş. İhtiyacını giderdikten sonra sifonu çekmiş... Ve o anda ev büyük bir gürültüyle çöküp yıkılmış.
İtfaiyeciler onu evin enkazından çıkartmışlar... Kadıncağız bu sırada "Ben tuvaletin sifonunu evimi yıkacak kadar sert çekmedim" diyerek derdini anlatmaya çalışıyormuş. Evin sifonun çekilmesi nedeniyle değil, o sırada eve isabet eden bir Alman bombasıyla yıkıldığını bir türlü anlatamamışlar bu kadıncağıza...
Sebepler ile sonuçlar arasındaki bağlantıyı aramak yerine sadece sonuçtan giderek ön yargılarınızı ve saplantılarınızı seslendirdiğiniz zaman, belki kendi egonuzu cilalarsınız. Ama sizi dinleyenleri veya size inananları yanıltırsınız.

Köprüler tuzağı mı?
Mesela "Boğaz Köprüleri yüzünden İstanbul'da trafik kilitleniyor" veya "Köprüler İstanbul'da çarpık yerleşimi teşvik ediyor" dediğiniz zaman, evinin yıkılmasını tuvalet sifonuna bağlayan yaşlı İngiliz kadının durumuna düşersiniz.
Bu şekilde kırsal kesimden kente göçü ve İstanbul'un nüfusunun 50 yılda 1 milyondan 13 milyon 854 bine çıkmasını Boğaz Köprülerine bağlamış olursunuz. Kişi başına 10 bin doları geçen ulusal gelir payının tüketime yansımasının İstanbul'da trafiğe tescilli 3 milyon 112 bin 770 aracın bulunmasından da anlaşılabileceğini, görmezden gelirsiniz.
Düşünün ki İstanbul'da 2001 yılında sadece 65 bin 501 motorlu araç varmış. Kentin iki yakasında oturan ve araç kullananlar, bugün de araba vapurları ile karşı yakaya geçmeye çalışsalardı acaba trafik ne durumda olurdu?

Ankara'da köprü mü var?

Ya da Ankara'da da Boğaz Köprüleri var olduğu için mi trafik kilitleniyor? Ankara'nın nüfusu neden 4 milyon 965 bin oldu ve Ankara'daki araç sayısı da neden 1.4 milyona ulaştı? Ankara'nın yeni semtlerinin hepsini biliyor musunuz?
Eğer "Nedensellik" öğesini dış siyaseti yorumlarken de görmezden gelirseniz, mesela Suriye'deki trajik tablonun kaynaklarını irdelemek yerine, "Türkiye'nin Suriye politikası hatalı" diyerek sorunu çözümlediğinizi düşünürsünüz.
Ve iç siyasete ilişkin gelişmeleri yorumlarken de "Polis insafsız davrandığı için Gezi Parkı eylemleri tırmanarak devam ediyor" bile dersiniz.
Aslında düşünürken ve olayları anlamaya çalışırken nedenselliği devre dışı tutmak insanı rahatlatabilir.

Beyin tembelliği

Beyninizi fazla yormazsınız.
Darbelerle devrilen seçilmişlerin Atatürk'ün çizgisinden saptıkları için devrildiklerini söylersiniz.
"Başı örtülülerin jakoben laikliğe karşı direnişinin bir başka çeşidini şimdi de sokaklarda iftar sofrası kuran laikler, mukaddesatçı-muhafazakarlara karşı sergiliyorlar" falan dersiniz.
İktidara alternatif güçlü bir muhalefet partisinin neden bulunmadığını anlamaya çalışmak yerine "Demokraside sandık teferruattır" benzeri zırvalara kapılıp, cumartesi akşamları polisle ve esnafla çatışmayı adet haline getirirsiniz. Sonuçta 40 yaşındaki kadınların ruh haletini anlamak için harcadığınız çabayı, geleceğini bu ülkenin geleceğine, gelişmeye ve istikrara bağlamış "Derin toplum"un düşüncelerini anlamak için harcamazsınız. Bir dönem darbecilerin amplifikatörü yaptığınız köklü bir kitle gazetesini, şimdi de sokak eylemcilerinin organına dönüştürürsünüz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA