Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Türkiye'nin turizm ülkesi olacağı hayal kadar uzaktı

Cumhuriyet gazetesi için 1969 genel seçimleri öncesinde Ege bölgesinde röportajlar yapıyordum. O dönemin Kuşadası Kaymakamı olan rahmetli Özer Türk bir cipin direksiyonunda, ben de yanında turizm endüstrisi ile tanıştırmaya çalıştığı Kuşadası'nı geziyorduk. Bir kıyıda dolaşan bir jandarma erini görünce, Özer Türk cipi durdurdu ve eri yanına çağırdı. Jandarma Kaymakamı tanımıştı... Yanımıza gelip hazır ol vaziyetine geçti. Özer Türk ere "Vukuat var mı" diye sordu... Er "Vukuat var komutanım, biraz evvel iki tane turist geçti buradan" diyerek tekmilini verdi kaymakama...
Özer Türk Kuşadası'nı dünyaya tanıtmak için olağanüstü çabalar gösterirken, bir yandan da Kuşadalıları turizmin gerektirdiği davranışlarla tanıştırmak için, idari ve hatta cezai önlemler almaktaydı...

Beyaz mayolular karakola

Mesela beyaz iç çamaşırları ile denize giren köylülerin Kuşadası'nın imajını bozdukları gerekçesiyle jandarma tarafından uyarılmaları için talimat vermiş... Bu talimatı aşırı biçimde yorumlayan jandarmalar, beyaz lasteks mayoları ile denize giren Alman turistleri de toplayıp, karakola getirmişler. Kısacası Türkiye'nin bir turizm ülkesi olması sürecinde böyle olaylar da yaşandı. Turgut Özal kamuya ait kıyıları 1980'lerde turizme açarken ne tür tepkilerin seslendirildiğini hatırlayan kaldı mı acaba?
O dönemlerde Mavi Yolculuk yaparken ıssız kıyıların denizlerinde seyrederdik. Gökova'da bir tek Alman Limanı'nda su ikmali yapılabilirdi. Hisarönü'nden geçerken tepedeki terkedilmiş Rum köylerine bakar, Fethiye'ye gelmeden insana rastlamazdık.
Bir de bugünü düşünün...

Her gece Bodrum'u Bodrum'u

Göçek'in, Bodrum'un 30 yıl öncesini bilenler için, bugün sanki aradan 100 yıl geçmiş gibi farklı değil mi? Selim İleri'nin "Her Gece Bodrum"undaki 1976'nın Bodrum'u bir küçük köy gibi değil miydi? Restoran denilince "Kırıkçatal" ve sohbet edilecek mekan denilince de Azmakbaşı'ndaki kahve akla gelmez miydi? Şimdi Yalıkavak'taki marinada dolaşırken hiç şaşırmıyor musunuz?
Üç yıl önceki yaz Türkbükü'nden Gündoğan'a direksiyon başında giderken cep telefonum çaldı... Karşımda Süleyman Demirel vardı... Halimi, hatırımı sorduktan sonra "Neredesin" dedi... Ben de "Bodrum'dayım" dedim... Telefonda önce kahkahasını duydum, sonra da "Ben o yolları yapmasaydım zor giderdin Bodrum'a" dedi bana...

Nereden nereye...

Aslında haklıydı... Bafa Gölü'nden başlayan ve döne döne tepelere inip çıkan 40 kilometrelik o dar yoldan Bodrum'a ulaşmaya çalışan kim bilir kaç kişi, trafik kazalarına kurban oldu? Sevgili Örsan Öymen Bodrum'da kalp krizi geçirince İzmir'deki hastaneye götürülürken, yolda hayatını kaybetmişti. Şimdi Bodrum hastanelerine tedavi için gelen Avrupalılar var...
Bir bugünün Milas-Bodrum havalimanına bakın, bir de Imsık uçakları ile Mumcular'a iniş yaptığınız günleri düşünün. Diyorum ki... Yaşadığımız zamanın kıymetini bilmeyi denemeliyiz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA