Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKUR TEMSİLCİSİ OKUR TEMSİLCİSİ - YAVUZ BAYDAR

El kitabında Balkan buluşması

Demokrasi ve özgürlük, medyanın oksijeni. Balkanlar'da medya ciddi sıkıntı içinde. Türkiye'de yasalar daraltırken, basında etik ve kalitede zor bir dönem söz konusu. Çözüm arayışları devam ediyor

Medya özdenetimi esas olarak özgürlükle ilgilidir. Özgür medya, özgür ve demokratik bir toplumun temel taşlarından biridir… Medya, demokrasinin bekçisi olduğu için, medyada özdenetim elzemdir. Bir kişi ve kurum, demokratik değerleri ve ulusal edinimleri koruma misyonunu üstlendiğinde bu, beraberinde büyük ahlaki yükümlülükler getirir. Bu yükümlülükler, devlet tarafından veya herhangi bir türdeki başka düzenlemeler ve kontrollerle empoze edilmemiş bir özdenetime tabi olmalıdır; çünkü iktidarda nasıl bir siyasi rejim olursa olsun, dünya yasaları, özgür iradeyi ve her gün yaptığımız tercih ve seçimleri temel alır.'
'Medya için özdenetim ayrıca, zihniyeti, davranışları, kuralları ve hayatı değiştirme gücüne sahip olduğu için de önemlidir. Medya, değişikliğin öncüsü olmak istiyorsa, sürekli olarak değişmek ve gelişmek için gereken sorumluluğa sahip olmalıdır.'
Paylaştığım bu alıntılar, ülkemizde yıllardır düzgün işleyen, temiz bir demokratik düzen yolunda mücadele veren, bunun için de temiz ve bağımsız medyayı olmazsa olmaz gören meslektaşlarımız kadar, medya konusunda kaygıları paylaşan sivil toplum örgütleri, sorumluluk ve vizyon sahibi siyasiler için büyük önem taşıyan bir el kitabının giriş bölümünden.
UNESCO, iki yıl önce, yerinde tespitlerden hareketle, kapsamlı bir işe yeşil ışık yaktı. Avrupa'nın güneydoğu kesimindeki ülkelerde gazeteciliği eksik, yaralı, kuraldışı ve etkisiz kılan temel faktörleri ortaya koymak ve sağlam ahlaki temeller üzerine kurulu özgür ve bağımsız bir medya iklimine yol göstermek amacıyla 'medyanın özdenetimi' ekseninde bir kılavuz kitap hazırlattı.
'Profesyonel Gazetecilik ve Özdenetim / Güneydoğu Avrupa ve Türkiye'de Yeni Medya, Eski Açmazlar' başlıklı bu ortak çalışma, geçen hafta nihayet Türkçe çevirisiyle yayınlandı. Bu ortak çalışmaya Bulgaristan'dan Sofya Medya Merkezi Müdürü Ognian Zlatev, Arnavutluk Medya Kurumu'nun başkanı Remzi Lani, Uluslararası Ombudsmanlar Örgütü (ONO) Başkanı Jacob Möllerrup ve Zagrep Üniversitesi öğretim üyesi Gordana Vilovi ile Sabah Okur Temsilcisi olarak ben katkıda bulunduk.
İşbirliğinin sonucu, medyaya ve akademi çevrelerine, ayrıca okurlara ışık tutan bir işbirliği oldu.
Sorunlar ve tespitler öyle benziyor ki ki bu bölgede, örneğin değerli meslektaşım Remzi Lani'nin Balkanlar üzerine yazdığı mükemmell makaleyi okuyanlar, onda Türkiye'deki medyaya dair dertleri aynen bulabilirler.
Kitaba UNESCO'nun temasa geçtiği Avupalı medya uzmanları da katkıda bulundu. Bir fikir vermesi için, sizlerle giriş bölümünde Türkiye ile ilgili bazı uzman görüşlerini paylaşmak istiyorum:
'Türkiye medya piyasasının gelişimi, Güneydoğu Avrupa'da (..) görülenden farklı bir tempoda yürümektedir.
Türk medyasının, Türkiye'nin eski Yugoslavya'yı oluşturan ülkelerin geçirdiği siyasi aksamaların aynısını yaşamaması, reklam piyasasının çok daha büyük olması ve Avrupa'daki en dinamik ekonomilerden birine sahip olması nedeniyle, kaliteli gazetecilik konusunda yoğun mesleki tartışmalar, yeni medya ve dijital teknolojinin getirdiği güçlükler gibi farklı sorunlarla uğraştığı düşünülebilir. Ancak gerçek durum oldukça farklıdır. Yerel medya uzmanları, çok düşük bir profesyonellik ve etik habercilik seviyesinden bahsetmektedir…
Medya yasaları kısıtlayıcıdır, editoryal özgürlüğe pek saygı duyulmamaktadır ve 'ağzına bir parmak bal çalma' veya 'aba altından sopa gösterme' yöntemiyle siyasi baskılar yapıldığı görülmektedir. Medya patronlarının editoryal içerik üzerinde büyük etkisi vardır ve bu durum 'medya aristokrasisi' olarak adlandırılan, yüksek ücretli ve medya patronlarına çok sadık bir gazeteci sınıfı yaratmıştır. Gazetecilerin profesyonel standardı genelde düşüktür ve basın sendikaları baskı altındadır. Tüm bunlar, doğal olarak halkın ulusal medyaya olan güveninin çok düşük seviyede kalmasına neden olmuştur.'
'Bölgedeki diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de etik ve medya hesap verebilirliği gibi konularda yaygın mesleki tartışmalar görülmemektedir. 1986'da kurulan Basın Konseyi, yalnızca az sayıda gazeteyi kapsamaktadır ve medya camiasında pek itibar görmemektedir.
Bununla birlikte, medya sektöründeki, halka mal olmuş bazı kişiler Türkiye'de medya özdenetiminin gerekip gerekmediğini ve kim tarafından gerçekleştirileceğini sorgulamaktadır. Yaşanan olumlu gelişmelerden biri 2000'li yılların başında Türkiye'de yayınlanan Milliyet, Sabah ve Star gibi önemli günlük gazetelerde bir okur editörü / kamu denetçisi pozisyonunun oluşturulmasıdır. Yerel medya sektörünün büyüklüğü, çeşitliliği ve karmaşıklığı dikkate alındığında bu durum, medya özdenetimi için bir konsey modeli yerine haber kamu denetçiliği modelinin Türkiye için daha uygun olacağı savını güçlendirmektedir.'
Balkanlar'da medya cetin özgürlükve bağımsızlık sorunlarıyla uğraşıyor. Bu kitapta netleşen görüşe göre, bir yandan sivil toplum ve gazeteci örgütleri ifade ve yayın özgürlüğünü sağlayan yasalar için baskı yapmalı, ama aynı zamanda medya patronları da haber kuruluşlarında bir hesap verme kurumu oluşturmak için (zor da olsa) ikna edilmeli. AB üyeliği arayan bu ülkelerde, AİHS normlarına uyum sağlamanın devletleri 'baskıcı olma' utancından ve medya patronlarını da gereksiz tazminat davalarından kurtarmanın en iyi yolu olduğu anlatılmalı. Bunun için de, editorial bağımsızlık ve iş güvencesi için adımlar atılmalı.
İlgilenenler, bu kitabı Medya Derneği'nden temin edebilirler. Türkçe çeviri ayrıca www.unesco.org adresinde de yer almakta.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA