Türkiye'nin en iyi haber sitesi
GÜLSE BİRSEL

Yağın kadar konuş!

Eski güzel günlermiş onlar meğer!
Hani herkes arkadaş, hani kimse kimsenin yağ oranını sormazken! Herkes sadece kilosuyla, boyuyla ilgilenirken... "Yağlandım" kelimesi göbek veya kalçanın santimetre cinsinden genişlemesini ifade ederken... Eskidendi, çok eskiden!
Herşey birisinin bana hediye süper teknolojik bir tartı göndermesiyle başladı! Dijital. Gramları bile ölçüyor. En önemli özelliğiyse, bilgi olarak yaşını, cinsiyetini, kilonu, boyunu giriyorsun, çıplak ayakla üstüne çıkıyorsun, yağ oranını söylüyor!
Aman ne hoş!
Yağ oranını popüler hale getiren ve hepimizi mahveden Mustafa Sandal'dır malumunuz. Yüzde ondört müydü, oniki miydi neydi onunki.
Benimki 22 çıktı önce!
Mevzuya yakın, "spor salonu, Pilates, yoga, kickbox, doğal gıdalar" dünyasından arkadaşlar iyi miyi dediler ama, benim hoşuma gitmedi!
Mustafa Sandal ondörtse, benim de görüntüm itibariyle en fazla onaltı falan olmam gerekiyor mantıken.
Bir süre kendimi denedim. Nişantaşı'nda yürüyüş yapıp geliyorum, aaa 21.4!
Oturup iki dilim körolasıca suböreği yiyorum, oluyor 22.3! Allahın belası alet sanki peşimde dolaşıp ne yaptığımı takip ediyor!
23'ü aştığım günlerde, bize yemek yapan Semra Hanım başka bir yüzümü görüyor: "Niye yemekler yağ içinde, zeytinyağı kullanın, vazgeçtim hiç yağ kullanmayın, vazgeçtim yemek de yapmayın, dayanamayıp yiyoruz"!
Kadıncağız kibar bir insan, "Arada değişiklik olarak kendinizi kaldırıp spor da yapabilirsiniz" gibi bir öneri getirmiyor hiçbir zaman! Sadece yemekler gittikçe tatsızlaşıyor!
Bu arada 20 yaşından beri 38 beden olduğumu ve üniversitede giydiğim kotları hala giyebildiğimi ekleyeyim. Spor yapmam, görüntümden memnunum. Ama yağ oranı başka birşey kardeşim. Ölçülüyor ya, matematiksel ya. Biz kolej imtihanından üniversite imtihanına koşmuş, rekabetçi, yarışçı bir neslin çocuklarıyız, puan üzerine yaşarız, anlayın beni!
Ayrıca, bir nevi her gün iki kere, sabah ve akşam olarak vücudumun rating sonuçlarını alıyorum. Çok cazip!
Bari her seferinde ayakkabılarını, çoraplarını çıkart falan zor geliyordu, günde birkaç defa ölçümle yetiniyordum.
Yılbaşına doğru, bir dükkanda, yüklü alışverişimin karşılığı hediye olarak başka bir yağ ölçer hediye etmesinler mi?
İnsanoğlu o kadar manyaklaşmış ki, sadece yağ ölçen aletler çıkmış. Kollarını uzatıp iki elinle tutuyorsun, ekranda sonuç çıkıyor.
Takıntı oldu!
Günde yirmi defa ölçüyorum. Bir bardak su, aaa 21.9, bir dilim kek, ooo 22.1, bir tabak makarna, üfff 22.4!
Tatilde, tropikal bir adada herşeyi unutmuşken, zarif eşim bavuldan cihazı çıkarıverdi! İtiraf etmiyor ama kendisi de müptela olmuş, arada gizli gizli ölçüyor, aletin "biiip" sesini duyuyorum!
Ama ne oldu?
Tatilin dördüncü günü mutluluk gözyaşlarıyla ekrana baktım: 19.2!
Yüzmek, dinlenmek, ya da herneyse, mucizeler yaratmıştı. Birkaç hafta daha böyle devam etsem, yağ oranımı Mustafa Sandal seviyesine, hatta tek haneli sayılara indirebilirdim. Sıfıra kadar yolu vardı!
Yağ ölçeri bavula koyup sırıtarak bir kulüp sandviç ısmarladım, ağzımı şapırdata şapırtada yedim!
Dün, kar tatilinin bitmesiyle birlikte yağ ölçeri hatırladım. Uzun zamandır görmemiştim, otelde unutmuş olabilir miydik?
Kısa bir araştırma sonucu, konuyla ilgili zannedilerek DVD'lerin arasına yerleştirilmiş olduğu ortaya çıktı . Elime aldım, düğmeye bastım, 3, 2, 1 ve acı gerçek suratıma tokat gibi çarptı: 23.6!
Asla bir Mustafa Sandal olamayacağımı anladım sevgili okurlar. Özellikle de bu mevsimde. Teorim şudur: İnsanoğlu balık gibi, soğuk havalarda ısınmak için yağlanıyor! Yani bu, geçici bir durum!
Beni şişman, neşeli ve yağlı halimle de sevmenizi tavsiye ediyor, sabah iki itibariyle un helvası yapmak amacıyla mutfağa gitmek üzere aranızdan ayrılıyorum!

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA