"Sıra sıra dizerek
Kızart onu tavada
Bak ki onun lezzeti
Var midur baklavada"

***
Hakikaten öyle…
Hele kulağına kar suyu kaçmışsa…
Tadından parmağını yersin farkında olmadan.
Şu sıra Trabzon ve çevresinde sofraların baş tacıdır hamsi…
Pilavı da yapılır,
Tatlısı da, Çorbası da…
Hele tavasının,
Bir de ekşilisinin tadına doyum olmaz.
Soğuk da yenir,
Sıcak da...
Hamsinin kuşu da var,
Kayganası da…
Siz hiç hamsiyle kahvaltı ettiniz mi?
Bir tava kızarmış hamsi,
Yanında Trabzon ekmeği,
Ve büyük bir bardak Rize çayı…
Offf of...
O nasıl bir keyiftir Allah'ım.
***
O ufacık balığın,
Pardon hamsinin
İki krallık arasında savaş çıkarabileceği akla gelir miydi hiç?
Ama olmuş.
Savaş çıkarmış hamsi.
M.Ö. 298 yılında,
Karadeniz'deki Pontus Krallığı ile
Ankara'yı başkent yapmış,
Oradan da Kapadokya'nın güneyine Toroslar'a kadar uzanmış olan Galatlar birbirine girmiş.
Sebep de hamsi…
General Lucullus,
Galatlar'ı yenmiş de,
Mesele kalmamış.
***
Hamsinin kendi küçük,
Ama hikayesi büyüktür.
Trabzon'da hamsi sabah denizden çıkar ve deyim yerindeyse canlı canlı sofraya gelir.
Öğleden sonraya kalan hamsiyi satmak mümkün değildir.
Neyse,
Niye bu kadar anlattık hamsiyi?
Elbette özlem var ama asıl mevzu başka…
Şu sıra Trabzonlu balıkçılar çok dertli.
Çünkü hamsi yok. "
Palamut hamsiyi kaçırdı mı, yoksa yedi mi?" diyor Hoptekçi Farozlular.
Eskiden kış mevsimi için
'Hamsi günü geldi' denirdi.
Kış demek,
Hamsi demektir bizim oralarda.
Ama bugün Karadeniz'de hamsi yok.
***
Yani hamsi de hamsici de dertli…
Yanlış avlanma yuva dağıttı.
Yuvayı dağıtan da hamsici,
En çok üzülen de…
Çünkü hamsi kaçtı…
Türkiye'nin büyük balıkçılarından Recep Denizer,
Hem Trabzonspor'da
Hem de hamside hüsran yaşandığını söylüyor.
***
Hamsiden,
Karadenizliden
Söz açıp da fıkra anlatmadan yazıyı bitirmek olur mu?
Olmaz tabii.
İşte size güzel bir Temel fıkrası…
***
Ve yine başa dönelim.
Gurbetlerde düş idi,
'Tava' idi 'kuş' idi,
Saysam yirmiye çıkar,
Yemeğinin çeşidi.