Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEDA DİKER

Geçmişle yüzleşme

Geçen hafta dünyaca ünlü ve kullandığı teknik artık markalaşmış bir kişisel gelişim uzmanının eğitimine katıldım. Çok etkileyiciydi. Hayatımızdaki duygusal ve kendini tekrar eden sorunların bilinçaltındaki köklerine tam beş dakikalık bir ön hazırlıkla giriveriyorduk. Bu hikâyeler kimi zaman çocukluk anılarıysa, kimi zaman da geçmiş yaşam öyküleri oluveriyordu. Ve birbirinden renkli, birbirinden tutkulu anlar yaşıyor, kısa süre içinde o olayların şimdiki yaşantımız üzerindeki çözümlemelerine ulaşabiliyorduk. Tek gereken, yerde rahatça oturabileceğimiz bir şilte, birkaç yastık, kalınca bir ip ve tahtadan sopa benzeri birkaç alet edevattı. İşte o kadar...

ESKİ YAŞAMA KISA BİR YOLCULUK
Katılımcılardan genç bir kadın, şiltenin üzerine davet edildi. Kadın diz çökerek şilteye yerleşti. O sırada öğrenciler, eğitmenin uygulamasını örnek olarak seyretmek için etrafa dizilmişti. Sordu: "Hayatında seni çok etkileyen olay ve duyguların bir genellemesini yapabilir misin?" Genç kadın düşündü. Bulmuştu: "Hayatta sırtımı hiç kimseye yaslayamadım." Bu sözleri söylerken bile sesi titriyordu. "En çok kime yaslamak isterdin?", "Kocama", "Peki bu sana neler hissettiriyor?", "Öfkeleniyorum. Sorumluluk almadığı gibi, bir de beni eleştiriyor. Evet, evet, ben eleştirilmekten de hoşlanmıyorum. Kendimi en çok, eleştirildiğim zaman kötü hissediyorum. Adeta korkuyorum." Usta soruyor: "Kapat gözlerini ve bu duygunun içine gir. Söyle bakalım, seni eleştirirlerse ne olur?" "Haksızlık... Beni haksız yere cezalandırırlar." Genç kadın kısa bir süre daha konuşup duyguyu başlattıktan sonra bedeninin de hafızası yardımıyla kendini geçmiş yaşam öyküsünün içinde buldu. 25 yaşlarındaydı. Bir Orta Çağ mahkemesinde yargılanıyordu. Etraftaki herkes onu eleştiriyor, haksız yere suçluyordu. Çok ama çok korkuyordu. Öfkeliydi ama elinden bir şey gelmiyordu. Ailesi de yoktu. Babasını henüz 15 yaşındayken salgın bir hastalıkta kaybetmişti. Onun ölümüyle çok sarsılmış, yaşlı adama "Ne olur gitme, beni terk etme, sana ihtiyacım var," diye sarılarak ağlamıştı. Sonunda babası öldüğünde, zayıf ve ezik olan annesiyle baş başa kalmıştı. Mahkemeye çıkartıldığında annesi onu koruyamamıştı. Oysa herkesin ortasında çıkıp "Benim kızım çok iyi bir kızdır. Ben onun sonuna kadar arkasındayım," demesi gerekirdi. Ama kızın kendini destekleyecek hiç kimsesi yoktu. Yapayalnız kalmıştı ve ömrü hapishanede sona eriyordu. Elleri ve ayaklarından bağlanarak küçük bir hücrede yapayalnız ölmüştü.

KOCASI ZAYIF BİR ADAMDI
Genç kadının hikâyesi, şimdiki hayatıyla öylesine örtüşüyordu ki... Bilinçaltı, kadının annesiyle olan sevgisiz ve eleştirel bağını, kocasıyla kurmasını sağlamıştı. Kocası zayıf bir adamdı. Zaten bu yüzden eleştiriyordu onu. Hep aradığı, sırt yaslayabileceği güçlü erkeklere ise kapısını kapatmıştı çünkü onlardan korkuyor, her birini Orta Çağ yargıcı gibi görüyordu. Bilinçaltı bize eğlenceli hikâyeler sunabilir, muhakkak doğru olmaları gerekmez. Ama unutmayın; çıkarttığınız sonuçlar her zaman size doğru yolu gösterecektir. Bu genç kadın artık güçlü insanlardan korkmamayı, sırtını yaslayabileceği insanları hayatına alabilmenin yollarını öğrenecek ve mutlu olacak. Darısı gücü, sevgiye tercih eden diğer insanların başına...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA