Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEDA DİKER

Kadın olmayı unutuyoruz

126 kişi, geniş odaya dizildik. Yerde 14 adet yastık ve etrafında toplanmış sekizer kişilik gruplar var. Eğitim veren kişi ne yapmamız gerektiğini anlatıyor. Bir kişi ortaya yatacak, geri kalanlar ona duygusal kalıplarından kurtulması için yardımcı olacak. Ortaya güzel bir kadın geçiyor; ağlamaya başlıyor. Aşk istiyor ama hayatında hep sevgisizlik var. İçten içe güçlü erkek arzuluyor.
Öyle erkeklerse arkasına bakmadan kaçıyor. Gücün temsili para ve özgüven. Aslında paraya ihtiyacı yok kadının, sadece korunmaya ve sırt yaslamaya ihtiyacı var. Çalışmanın sonunda güç peşinde koşmasının sebebinin, hayata güven duyamaması olduğu anlaşılıyor. Siz de sırtınızı yaslayacak bir erkek hayal etmiyor musunuz? Peki neden hayatınıza çekemiyorsunuz? Muhtemelen Tanrı'ya güvenemiyorsunuz da ondan. Âşık olmaktan, acı çekmekten korkuyorsunuz. Teslim olamıyorsunuz. Bu korkular yüzünden masumca, kalbinizde tam bir sevgiyle istekte bulunamıyorsunuz. Eğitmenin ise grup terapisinde söylediği tek cümle şu: "Kalbinizde yüzde 100 saf sevgi yoksa, arzu ettiğinizin tam tersini çekersiniz hayatınıza. Duygusal kalıplarınızı kırın, korkularınızdan kurtulun. Başka çaresi yok!"
Sonra bir başka kadın yatıyor ortaya. Cinsellikten çok hoşlanıyor ama bu yüzden kendini hep suçlu hissediyor. Derken grup olarak çalışmaya başlıyoruz.
Derin duygusal belleğinde geçmiş bir yaşam öyküsüne gidiyor. Eski devirlerin birinde, bir şatoda yaşarken ve sevmediği bir erkekle evliyken, başkasına âşık oluyor.
Tüm riskleri göze alarak onunla cinselliği yaşıyor. Her ikisi de çok mutlu oluyor ama koca durumu öğreniyor.
Kadın şatoda ölene dek hapsediliyor. Ruhu öldükten sonra, bir daha asla âşık olmayacağına söz veriyor.
Böyle öyküler gerçek olmayabilir ama kadının gerçek hislerini ve korkularını anlatır. Kadın, güzel ve çekici olmaktan, âşık olmaktan çok korkuyor. Suçluluk hissediyor, bundan kurtulamıyor.

GÜZELLİK GEÇİCİ, GÜÇ KALICI
Son olarak bir başka kadın yatıyor ortaya. Onun da derdi aşk. Ama dişiliğini unutmuş, sert ve soğuk bir kişilik geliştirdiğinin farkında değil. Şüpheci ve kontrolcü birine dönüşmüş. Ne içindeki çocuğu hatırlıyor ne hayatı hafife almayı... O da bir öykü anlatmaya başlıyor. Eski zamanlarda çok güzel bir kadınmış, pek çok erkek peşinde. Yaşlanınca güzelliği elden gidiyor. Onu şımartan erkekler kayboluyor.
Yapayalnız kalan kadın, öldükten sonra, bir daha güzellik istemeyeceğine karar veriyor. Çünkü güzellik geçici ama güç değil. Zeka ve güç peşinde koşan, aşkı, dişiliği unutan biri haline geliyor.
Fark ettiniz mi? Üç kadın da aşk arıyor.
Dişiliklerini kaybetmişler. Hepsinin korkusu, yaşam öyküsü farklı ama arayıp da bulamadıkları aynı...
Hikayeleri de birbirine benziyor. Arizona Sedona'da katıldığım bu eğitimi sizlerle paylaşmak istedim.
Bilinçaltına inildiğinde biz kadınlar benzer korku ve isteklere sahibiz. Hangi ülkeden olursak olalım.
Dişiliğimizi, güzelliğimizi, cinselliğimizi yargılıyoruz.
Kadınsı özelliklerimizi unutup güç ve para peşinde koşuyoruz. Bu kadınların biri Johannesburg, diğeri Macaristan ve sonuncusu Toronto'dan idi...
Kadınlığımızı ve kadınsı ihtiyaçlarımızı gururla yaşayabilmek dileğiyle...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA