Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEDA DİKER

Yanıtlar karşınızdakinde değil, sizde

Sevdiğiniz kişiyi kıskanır mısınız? Hayır, onu gözlerinizin önünde bir başkasıyla paylaşmaktan bahsetmiyorum.
Bu son derece saçma olurdu. Onu sadece başkalarıyla hayal etme fikrinden bile rahatsız olduğunuz, en ufak bir hareketinden rahatsızlık duyduğunuz, alınganlık yaptığınız oldu mu hiç?
Peki ya çok sevdiğiniz, kalbinizin, hatta hücrelerinizin içine aldığınız bir insanın sizi acımasızca kırması karşısında ne yapardınız? Bunu yaşayanlarınız olmuştur muhakkak. Sizi önemsemediğini, dışladığını ve sizi böyle önemsiz hissettirmeye devam ettiğini gördüğünüzde ne yaptınız? Âşık olduğunuz kişinin özgürlüğünü tam olarak ilan ettiğini fark ettiğinizde, onu kontrol etme ihtiyacınıza yenik düştüğünüz oldu mu peki?
Sizi hiç düşünmeden, sizin de onu özleyebileceğinizi hesaba katmadan, sadece kendi canı istediğinde sizi aramasına, kendi işine geldiğinde sizi gündemine alıp, canı istemediğinde ortada öylece bırakıldığınız oldu mu? "Seni çok özledim. Gel biraz sarılalım," demek isteseniz bile, "Ben bunu söyledikten sonra bir kıymeti kalmadı. O kendiliğinden beni görmek istemiyorsa, söyleyerek onu ayağıma getirmenin bir kıymeti yok," diye düşündünüz mü hiç?
Gerçekten de seven ve isteyen kişi dünya yansa yanınıza gelecek bir bahane bulur. Bütün bunların üzerinde düşünmeye bile değmez.
Gerçekten seven ve isteyen kişi, o anda istediği partnere odaklanabilir. Ya da ruh sağlığı yerinde olan biri, her şey yolunda giderken canınızı acıtacak şeyler yapmaya kalkışmaz.
Fakat ben başka bir açıdan bakmak istiyorum. Evet, böyle bir ilişki içinde kendinizi bulursanız, o durumdan kendinizi bir an önce duygusal olarak sıyırmanız çok önemlidir. Ama o kişiyle görüşmeyi kesmek, yeterli değildir. Onu hâlâ düşünüyor olmak, kafa yormak, yeniden başlamasını istemek asla çözüm değil. Sadece sizin yaşam enerjinizi ona akıtacak, onu hiç yoktan besleyecek ve sizi enerjisiz bırakacaktır. Buna müsaade etmemek gerekir.
Öte yandan zihninizin hiperaktif bir şekilde düşünmeye, analiz etmeye alışkın kısmı, bir cevap arar. İşte o zaman, aradığınız cevapların sizin dışınızda, canınızı acıtan kişide olduğunu sanmayın.
Öyle bir şey yok. Tam tersine onlar siz yüzleşmek ve sorularınıza cevap aramak istedikçe sizden kaçarlar. Onların da kaçışına saygı duymak, onların korkuları ya da eksiklerini yüzlemek yerine, onlara da kabul vermek gerekir.

SİZİ RAHATSIZ EDEN DUYGUYU BULUN
Haydi itiraf edin. Bu kadar kızmasanız, onları sevmeye devam edersiniz. Sevin. Bırakın aksın o sevgi. Yoksa kalp çakranız kapanır ve hayatınıza yeni bir aşk çekemezsiniz. Bulunduğunuz yerde tıkanır kalırsınız.
Ama sizin işiniz onlarla değil, kendinizle. Kendinize odaklanıp sizi gerçekten rahatsız eden duyguyu dinlediğinizde, kendinizle ilgili bir şeye kabul veremediğinizi ve bu kişinin, o kabul veremediğiniz parçanızı temsil ettiğini bulacaksınız. İşte o an, sizi üzen herkes ve her şeyden özgürleşeceksiniz. Kendinize yüzde 100 kabul vermeden, evrenden dört dörtlük ilişki gelmiyor. O yüzden iyisi mi, dışarıyı bırakın. Size sadece yol gösterici olsun onların yaptıkları.
Ama içinize dönüp kabul veremediğiniz şeyi bulun.
Pansuman yapın. Gerekirse yardım alın. Ama bitirin ki bir daha asla böyle şeyler başınıza gelmesin. Size nasıl davranılıyorsa, auranızdaki duygu kutupluluğundan oluyor.
Mıknatıs gibi bu muameleleri çekersiniz. Aynı kişiler bir de bakmışsınız başka birine çok farklı davranmış.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA