Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HOP KÜLTÜR SAMİ TOSUN

Neremi neremi?

Kıymetli okur, şöyle bir durup düşününüz lütfen, şu hayatta neyinizle gurur duyarsınız? Zekanızla? İleri görüşlülüğünüzle? Merhametinizle? Ahlakınızla? Peki, ayıptır sorması, aranızda kalçalarıyla gurur duyanınız var mı? Lütfen tepki göstermeyiniz. Başta ABD sakinleri olmak üzere dünya halklarının el birliğiyle meşhur ettiği Kim Kardashian, Cosmopolitan dergisinin Avustralya baskısına verdiği röportajda, "Kalçalarımla gurur duyuyorum," demiş. Bu açıklama üzerine durdum, düşündüm. Yani ayıptır söylemesi, bende bir kalça var, gurur mu duyayım, oturup ağlayayım mı bilemiyorum. Sahi, kalça kadında makbul bir şeyken, erkeklerde niye lanetleniyor ki?

SANATINI ANLAYAN ÇIKMADI
Efendim, dikkat ettim de, Amerikalılar bu 'gurur duyma' meselesinde hayli cüretkar. Değişik uzuvlarıyla gurur duyabiliyorlar. Tabii benim hastalıklı zihnim de bir tuhaf çalıştığı için, tuttum internette arama motoruna, "Göğüslerimle gurur duyuyorum," diye yazdım, ilk sayfada hemen Christina Hendricks, Jessica Simpson, Eva Mendes, Scarlett Johansson gibi isimlerin göğüsleriyle nasıl gurur duyduklarını öğrendim. Bakınız efendim, muasır medeniyetle bizim aramızdaki fark budur işte. Bizde uzuvlarıyla gurur duyan ünlüler yok. Bizim memlekette, mesela bir vatandaşın ünlü olmasına uzuvları dışında vesile olan hiçbir meziyeti yok ama o hâlâ 'sanatı'yla var olmak istiyor. E arkadaşım, yok ki sanatın senin. Aynı şekilde, Kim Kardashian'ın o gurur duyduğu kalçaları olmasaydı eğer, kabul edelim ki, pekala New York'ta bir fast-food dükkanında 'çizburger mönü' taşıyor olabilirdi... Bizim memleketimizde bu uzuv konusunda en cüretkar adımları, Hilal Cebeci'nin karpuz tezgahı gibi fotoğraf galerisini saymazsak, Neremi Neremi şarkısıyla Banu Alkan atmıştır. Lakin bahis konusu şarkıyı analiz ettiğimizde, anlamsız sözlerini bir kenara bırakıyorum, 'Neremi?' sorusuna, 'Gözlerini', 'Gül yüzünü' ve nihayet 'Dudaklarını' diye cevap verildiğini görüyoruz. Tabii 'dostlar alışverişte görsün' kabilinden bir 'Her yerini' parantezi de var şarkıda ama bu 'her yer'in içine uyluk kemiği de giriyor neticede. Halbuki biz, Banu Alkan'ın o erotik ses tonuna yakışır net adresler bekliyorduk şarkı çıktığında. Belki de Banu Hanım sırf bu sebeple ses sanatçılığı alanında arzuladığı kariyeri yapamadı, kim bilir. Hayır, sesi de 10 numaraydı, sanatını anlayan çıkmadı... Neyse efendim, kısa bir arşiv taraması yapınca, bizim memlekette muasır medeniyete en çok yaklaşan bir başka kimsenin Hülya Avşar olduğu ortaya çıkıyor. Hülya Avşar Berlin in Berlin filmindeki mastürbasyon sahnesiyle gurur duyduğunu açıklamış zamanında. Hayatında gurur duyduğu sahne olarak sadece bu mastürbasyon sahnesini açıklamış olması, Hülya Hanım'ın akılda kalan başka sahnesi olmamasından değil, muasır medeniyete verdiği önemdendir diye telakki ediyorum konuyu. Yoksa Sayın İbrahim Tatlıses'in Hülya Hanım'ı 'ahtopot stili' öptüğü o vantuzlu öpüşme sahnesi de benim aklımdan hiç çıkmamıştır mesela. Belki de sırf bu nedenle, küçüklüğümde öpüşme konusunda geliştirdiğim çarpık bilinç, hayatımın geri kalanını karşı cinsle münasebette sorunlu geçirmeme yol açmıştır. Sizi sorunlarımla fazla sıkmayayım ve sahnesiyle övünen Hülya Avşar türü örneklerin çoğalmasını, kalçasıyla, göğsüyle gurur duyduğunu açıklayan ünlülerimizin bir an evvel ortaya çıkmasını, memleketimizin Batı'yla rekabet edebilmesi açısından elzem gördüğümü belirteyim.

ELİNİN ALTINDA 33 HİZMETÇİ VAR
Tam da bu sebeple, Ordu ve Giresun'a yapılacak ortak havaalanının adının değişmemesi gerektiğini vurgulamak isterim. Bir dakika efendim! Yargısız infaz etmeyiniz, bir dinleyiniz. "Şimdi tam kalçadan, göğüsten falan bahsederken havaalanının çimentosuna nereden geldik?" diye soruyorsunuz, değil mi? Bir kere, yetkililer, son derece yaratıcı bir biçimde, bahis konusu havaalanının adını önce Ordu ve Giresun illerimizin ilk hecelerinin birleşiminden oluşan 'OR-Gİ' koyma kararı almıştı. Lakin Sayın Ordu Valisi, 'OR-Gİ'nin İngilizce 'orgy' lafını çağrıştırdığını, bunun da 'toplu seks' anlamına geldiğini belirterek, havaalanının isminin değiştirileceğini vurgulamış. Buradan yetkilileri uyarıyorum! Sakın ha havaalanının ismini değiştirip bu iki güzide kentimizin geleceğiyle oynamayınız. Zira uzuvlarıyla gurur duyan muasır medeniyet, sırf, "Acaba oralarda bir ortam mı var?" merakıyla OR-Gİ havaalanına bilet alabilir ve turizmden pek nasibini almamış Ordu ve Giresun illerimiz muasır medeniyetle tanışabilir. Ha, diyeceksiniz ki, herkes senin gibi lafı orasından mı anlayacak? Devlet büyüklerimiz oralardan anlanma ihtimalini düşünüyorsa, muasır medeniyet niye düşünmesin ki, diye cevap veririm ben de... Ve kıymetli okur, benim hastalıklı zihnim, bu hafta sonuç paragrafı yazmak yerine, sizi ünlü zengin Türk Sudi Özkan'dan bir alıntıyla baş başa bırakma eğiliminde, lütfen mazur görünüz: "Katya'nın (boşandığı eşi oluyor) hayatı boyunca paraya ihtiyacı olmadı. Hatta tarifeli uçağı sevmediği için ona özel uçak aldım. Ne istediyse verdim. Ona en son model otomobiller aldım. Katya'nın ailesine de ev aldım. Kız kardeşine Mercedes otomobil aldım. Karım ve çocuklarıma yılda 3 milyon dolar harcadım. Elinin altında 33 hizmetçi var. 17 köpek ve 7 Bengal kedisiyle yaşıyorlar. Bu hayvanların aylık masrafı 10 bin dolar. Oturduğu evin elektriğine ayda 25 bin dolar ödüyorum..."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA