Yargıtay Başkanı Osman Arslan'la yaptığımız görüşmeyi yazmıştık. (10 Şubat)
Ve "sohbetin devamını sonra anlatırız" demiştik.
O gün "yargının içi" hatta "Yargıtay'ın içi" üzerinde de durmuştuk.
Osman Arslan:
- Buradaki 250 arkadaşım en az 3,5 kalburdan elendikten sonra gelen insanlar... Bunu herkesin iyi bilmesini isterim.
***
- Sayın Başkan, Yargıtay'da hiç hata olmuyor mu?
- Hiç olmuyor diyemem... Ama şunu söylerim: Buradaki hata, dünya ortalamasının kesinlikle üstünde değil.
Yargıtay'a geçen yıl gelen "iş" sayısı "506 bin."
"Çıkan iş" sayısı ise "437 bin."
Başkan:
- Bu büyük bir iş yükü... Her dosyada göz nurumuz var, emeğimiz var... Hiçbir dosya gelişigüzel ele alınmaz.
***
Osman Arslan:
- Kimse benim yargıyla işim yok demesin... Araba kullanırken, istemeden kaza yaparsın... Senin hiç kusurun yoktur, biri gelir çarpar... Yolda yürürken, biri çantanı alıp kaçar... Yargı herkese lazım... Bana da lazım.
***
- Sayın Başkan... Kendi içinizde durum nedir?.. Yani birbirinizi kollamak falan.
- Hayır... Olamaz... Adalet dağıtıyorsak, kendi içimizde de adalet dağıtacağız... Meslek taassubu ile hareket edemeyiz... Yargıtay da kendisine neşter vurur... Gerektiğinde vurmuştur...
***
Bir gün, bir gazeteci "yazı yazarken size (yargıya... Yargıtay'a) özel muamele yapacağım" gibisinden bir söz edecek olunca...
Osman Arslan sinirlenmiş:
- Yargıya özel muamele istemiyorum... Kim, ne biliyorsa, hemen söylesin... Gereğini yapayım... Bugün ben olurum, yarın başka arkadaşım burada oturur... Yargı güçlü olmalı... Zayıf yargı, güçsüz Yargıtay ülke için zararlıdır.