Sivil Toplum Kuruluşları (STK), günümüz demokrasilerinde ve hayatında önemli yer edindi. İnsanlar diledikleri yönde gelişmeler olması için bir araya gelerek daha yüksek ses çıkarmaktalar. Tepkilerin bireysel değil toplu olması; hem çözülmesi gereken sorunu medyaya, yani kamuoyuna yansıtmaya, hem de siyasi güçte oy kaygısına yol açmak suretiyle konuya ilgi duyulmasını sağlamakta. Ancak STK'lar özellikle dış ülkelerden maddi yardımlar alarak amaç dışı farklı konulara da değindikleri izlenimini veriyor. Bu noktada, kuruluş amaçlarını kötüye kullandıkları da söylenebilir. Geçenlerde bir TV'de Diyarbakır'da bir kooperatif öncülüğünde İngilizce kursu açıldığı (mutlaka Diyarbakır'da daha önce de İngilizce kursları vardır), çiftçilerin buna katıldığı haberi vardı. Kursiyerle yapılan röportajda 'AB' adının anılması, 'AB'ye girerken' ile başlayan cümlelerin bastırılarak söylenmesi ilginçti.
Geçen yüzyılda, özellikle soğuk savaş döneminde büyük güçlerin kendi çıkarlarına kimi terör örgütlerini desteklediği ortadadır. Bu yüzyılda da toplumsal ve sosyal hayatı, STK'ları kullanarak yönlendirmek suretiyle bir ülkede "egemen düşünce" yaratılması ve o şekilde ülkeye hâkim olunması süreci işleyecek gibi görünüyor.
BAŞAR ERGÜN-KADIKÖY/İSTANBUL