Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Deniz Feneri arıza yapınca

Rahmetli halam ve eşi, Ahırkapı Feneri'nin bekçileriydi. Çocukluğum 122 basamak tırmanarak çıkılan fenerin tepesinde eşsiz İstanbul manzarasını seyrederek geçti. Fener bakıcılığı o dönemlerde son derece zahmetli bir işti. Şimdiki gibi otomatik kontrol sistemleri ya da gün ışığına duyarlı sensörler olmadığı için günde 6 kez fenere tırmanılır ve mekanizma, köstekli saat gibi yeni baştan kurulurdu. İstanbul Boğazı'na yaklaşan pek çok geminin güvenlik sorumluluğu bu ailenin sırtındaydı. Onlar, yıllarca, bir dakika bile gecikmeden ve bir gün bile şikayet etmeden bu görevi yerine getirip, denizcilere yol gösterdiler. Kanal 7'deki başarılı sosyal icraatları nedeniyle bu köşeden bir kaç kez övgüler düzdüğüm Deniz Feneri Yardım Derneği hakkındaki yolsuzluk iddialarını okuyunca, aklıma Ahırkapı Feneri geldi. Zira fener arızalanınca gemiler, karaya otururdu. Türk halkı yardımseverliği ile tanınır. Ancak suistimale de çok açıktır. Pek çok yardımsever, elini cebine atmadan önce "Acaba yerine gidecek mi?" diye tereddüt geçirir. Zira hayatında en az bir kez kandırılmıştır. Bu nedenledir ki, eğer iddialar doğru ise, Deniz Feneri'nin verdiği zarar sadece banka kasalarına giren milyon dolarlardan ibaret olmayacaktır. İnsanların beynine ekilen "Acaba?" tohumu, daha sonra vicdanlarını kör eden zehirli bir sarmaşığa dönüşecektir. Dişlerinden tırnaklarından arttırarak yaptıkları yardımların, fakir fukaranın boğazına değil de vicdansızların cebine girdiğini düşünenler, yardımlaşma duygularını yitirecek, her kampanyaya kuşkuyla bakmaya başlayacaktır. Bu toplumsal ve vicdani yıkımın ise maddi karşılığı, milyon dolarlarla hesap edilemez. Umarım fener arıza yapmamıştır...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA