The Suu Hotel, Haziran ayında açılmıştı. Ben de Türkbükü'nden karşı tepeye bakıp merak etmiştim nasıl bir yer diye. Sonunda bir akşam yemeğinde o tepeden Türkbükü'ne baktım. Manzara şahaneydi. Gökte dolunay, karşımızda ışıl ışıl Türkbükü... Ve gündüzün o kavuran sıcağına inat şallara sarınarak oturduk. The Suu, bildiğiniz oteller gibi değil. 48 suit var. En büyüğü 200 metrekare olan suitlerin önünde birer de havuz bulunuyor. Ve tatil yaptığınız sürede restoran dışında kimseyle karşılaşmanız mümkün değil. Tabii biraz gözlerden uzak olduğu için insana müthiş bir özgürlük hissi de veriyor. Bekarlığa veda partisi yapanlar da oluyormuş, büyük arkadaş gruplarıyla gelip kalanlar da... Bir nevi yazlık ev havasında. Otelin hizmetlerini burada tek tek anlatmam mümkün değil ama şunu söyleyebilirim; Türkbükü'nde otellerde gecelik fiyatlar 500 Euro'dan başlıyor. Dışarıdan çok pahalı gibi görünse de Suu'da fiyatlar çok makul. Üstelik sizi karşılayacak bir butler (kahya) tatiliniz boyunca sadece size hizmet ediyor. Yani bir şey istemek için, bir saat birini beklemiyorsunuz ki bu tatilde en önemli ayrıntıdır. Aldığı siparişi üç kez tekrardan sonra getirebilen etkisiz elemanları bildiğimizden buradaki hizmet çok anlamlı geldi bana.