Eğer elinizin altında izlenecek güzel bir film varsa, okunacak iyi bir kitap varsa, alın size en güzel hafta sonu eğlencesi... Şehirde kilit olmuş trafikten, alışveriş merkezlerindeki kalabalıktan, kafe ve restoranlardaki curcunadan uzakta keyifli bir tatil günü geçirmenin en güzel yolu benim için böyle en azından. Hafta sonu Can Dündar'ın 'Lüsyen'i elimdeydi. İnanılmaz bir aşk hikayesini aktarmış Can Dündar... 18 yaşındaki Lüsyen ile onu tanıdığında 60 yaşında olan Abdülhak Hamid'in ilginç; iniş ve çıkışlarla dolu ama hiç bitmeyen aşkının içinden geçerken Türkiye'nin ve Avrupa'nın tarihinin içinden de geçiyorsunuz. Kâh Atatürk'ün sofrasına oturuyor, kâh Çamlıca'da dolaşıyorsunuz. Beyoğlu, Londra, Brüksel, Venedik... Uzayıp giden bir coğrafyada ayrılıklara ve uzun mesafelere rağmen bir aşkın nasıl yaşandığına tanıklık ediyorsunuz. 'Makber'i yazan büyük şairin hayatını bilmezdim. Onun Zincirlikuyu'da yattığını da... İşte böyle... Ben hafta sonumu Lüsyen ve Hamid'le birlikte geçirdim; Avrupa'nın şehirlerinde, savaşların arasında, bir imparatorluğun bitiş günlerinde... Yoklukta, yoksunlukta, tutkuda, yalnızlıkta ve aşkta...