Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNCEL ÖZİÇER

Nerede saklanıyor bu insanlar?

Ben bu yazdan henüz hiçbir şey anlamadım...
Yani anladım da, anlamamazlığa geliyorum.
Bir terslik var gidişatta.
Efendim böyle şeyleri burada yazmaya çekinirim.
O yüzden size bu zamana kadar söylemedim ama yeri geldi yazayım:
Bendeniz, bu zamana kadar elde avuçta ne varsa yatırıp Alaçatı'da minik bir otel-restoran kiraladım. Adını da Kedili Ev koydum.
Neredeyse 20 senedir, çocuk sayılacak yaşlardan beri gazetecilikten başka meslek, şu anda içinde olduğum gruptan başka işyeri görmemiş ben, alışverişte para üstünü hesaplamayı beceremezken ticarete atıldım....
Bak, yazarken bile gülesim geliyor.
Ben ve ticaret!
Bilenler bilir; benim evim hep kalabalıktır. Geçerken uğrayanlar, yatıya kalanlar, yiyenler içenler hiç eksik olmaz. 'Bir evin geleni gideni ne kadar çok olursa, o çatı altında bereket eksik olmaz'a inananlardanım ben...

DOST AĞIRLAMAK...
Eh, ayıptır söylemesi mutfağa da çok düşkününümdür, güzel yemek yaparım.
İşte bunlar böyle olunca, arkamda zengin bir koca filan da olmayınca; hayat tek gelir kaynağıyla geçinemeyecek kadar zor olabiliyor.
Ben de dedim madem bu hayatta sadece iki şeyden; gazetecilik ve misafir ağırlamaktan iyi kötü anlıyor ve seviyorum, o zaman ikincisinden de birazcık da olsa nemalanayım.
Gerçi bu zamana kadar evimde bedava yiyip içen dostlarımdan şimdi para almak bana azap geliyor, beceremiyorum ama olsun. 'Para dosttan kazanılır' sözüne herhalde bir süre sonra ben de alışacağım.
Neyse konuya dönelim...
Bu yaz bir tuhaf başladı diyordum. Çeşme ve Alaçatı'da Nisan-Mayıs ayında yaşanan kalabalığı mumla arıyoruz.
Vallahi baharda cıvıl cıvıldı ortalık!
Tamam Gezi olayları hepimizin tadını kaçırdı gerçi, kimsede tatil yapacak hal kalmadı ama evler de boş! İnsanlar yazlıklarını doğru düzgün açmadı.

MUHTEŞEM ÜÇLÜ!
Sadece geçen pazar plajlar doluydu.
Hatta tam Ilıca Plajı'nın önünden geçerken arabaya bir anda 'dolma-karpuz-güneş yağı' kokusu doldu, içim açıldı.
Neşeli çocuk çığlıklarına karışan, ne güzel bir kokudur o!
Bana kendi çocukluğumu hatırlatır...
Beach club'ın anlamından bihaber olduğumuz, bütün gün plajda acıkmayalım diye yanımıza yiyeceğimizi, içeceğimizi alıp da kumlara konuşlandığımız yılları...
Güneşin zararlı ışınlarının da olabileceğini henüz bize kimse söylememişken, sıska çocuk bedenimin kara marsığa dönmesinde annem ve ben henüz hiçbir sakınca görmezken... 'Basit hayatın lüksü' kavramını sonuna kadar yaşarken...
Ne güzel tatillerdi onlar...

NEDEN GELMEDİNİZ?
Şimdi ne oldu da tadımız kaçtı acaba?
Alaçatı'daki ses savaşları mı?
Yüksek fiyatlar mı?
Kalabalık korkusu mu?
Yahu sahiden ne oldu, neden hala gelmiyorsunuz?
Yazın ilk ayı geçti gitti, siz hâlâ yoksunuz?
Yoksa kendinize dinlencesi sakin, eğlencesi farklı yerler buldunuz da keşfedilmesin diye bize mi söylemiyorsunuz?

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA