Son zamanlarda en çok ihtiyacımız olan şey, katıksız, abartısız, genetiğiyle oynanmamış insanlar ve tavırlar değil mi? O kadar az ki etrafımızda böyleleri.
Hep bir abartı, hep bir gösteriş, hep bir mükemmellik balonu içinde yaşıyor gibiyiz...
Çok güzel giyiniyoruz, zaten filtreler ve 'küçük' dokunuşlar sayesinde dünyanın en güzel ve tabii ki en mutlu insanıyız, arkadaşlarımızın 'iyi ki'si, toplumun örnek vatandaşıyız...
Amiyane tabirle: Yersen!



Oysa içten içe kendimizi beğenmediğimiz gibi, ailemize, çevremize, geldiğimiz yere, sosyal statümüze de kin duyuyoruz. Ama bunu asla göstermiyoruz. Yaşadığımız trajedi ama gösterdiğimiz hayatlar tam bir romantik komedi...
İşte tam da böyle zamanlarda basit, kararında doğal bir tavır, adeta suyun yolunu bulması gibi kendi yolunu açıyor. Karşılığını buluyor.
Yasemin Sakallıoğlu'nun son dönemin starı olmasını başka türlü açıklamak mümkün değil. O, işte böyle su gibi yolunu bulanlardan. Kendini sevdirmek için kendi gibi olmaktan başka bir şey yapmayan, dramatik diye nitelendirebileceğimiz hayatıyla bizleri güldüren bu kadın günümüzün yeni starı. Organik Prensesi...
"Dış Güzellik Yasaklansın" dedi son olarak. Hatta bu konudaki düşüncelerini anlattığı Sahi Kitap'tan çıkan bir kitap yazdı.
Şimdiden ön siparişle rekor üstüne rekor kırıyor kitap. Kimse ne yazdığını bilmiyor ama o ne yazarsa okumaya razılar.
Çünkü o öncelikle kadınları inandırdı...



İÇİMİZDEN, SIRADAN BİRİ!
Kitabın piyasaya çıkış tarihi manidar, 8 Mart... Kadınlar Günü...
Tam bir manifesto değil mi... 8 Mart'ta Dış Güzellik Yasaklansın!
Gerçekten yasaklansın. Herkesin içini görelim artık. Çürümüşleri de, hasetten kurumuşları da, çiçek bahçesi gibi olanları da...
Kitaba dair tüyo vermem mümkün değil ama gazeteci olmanın avantajıyla hepinizden önce okuyup bitirdiğimi söyleyebilirim. Bu kitap bir kadını anlatıyor; içimizden, sıradan bir kadını anlatıyor. Onun iç sesi olarak okuyoruz her şeyi... Hikayesi Yasemin'in kaleminden güldürmekten ziyade düşündürücü...
Şu bölüm özellikle dikkatimi çekti:
Geçici Güzellik Merkezi ismini taşıyan bölümde şunları yazmış Yasemin;
"Hangi güzellik merkezinin tabelasını görsem zihnimde hep bu isim canlanıyor. Hangi salon içten gelmedikçe dışa vuramadığımız o güzelliği kalıcı kılabilir ki? Bana göre kırık bir kalbin üzgün bir yüze ışıltı verme ihtimali yok, ama siz gene de highlighter'ınızı sürün tabii. Burası çoğunluğuyla mutsuz edilmiş kadınların hayatının en mutlu gününü yaşıyormuş gibi davrandığı yer." Kırık bir kalbin üzgün bir yüze ışıltı verme ihtimali yok! Çarpıcı di mi cümle...



KISKANÇLIĞIN ZEHRİ
"Ama kendimle ilgili artık kararlıyım. Kendimi bulmama engel olan hiçbir eve dönmeyecek, geç gelen hiçbir mesaja cevap vermeyecek ve taraflarından biri olmadığım hiçbir savaşa girmeyeceğim. Bu yol benim için artık tek başıma üstesinden gelmek zorunda olduğum bir yol. Savaşımı kendi yolumdan yana seçiyorum" diyen Sakallıoğlu'nun es geçilmemesi gereken cümlelerinden bazıları da şöyle:
"Azalan cinsellikle başlar kaygılar. Bir erkeğin bir kadının başını okşamadığı her an öz güvensizliğin tuvaline vurulmuş bir fırça darbesine dönüşür. Aynı metroda karşında oturan, o hiç tanımadığın seksi kadınla kıyaslamaya başlarsın kendini. Sosyal medyada karşına çıkan her kadının fotoğrafını en ince ayrıntısına kadar yakınlaştırıp kendinde eksik arar, daha da kötüsü aynı fotoğrafa eşin ya da sevgilin de bakar mı korkusunu yaşarsın. O her şeyden habersiz sadece kendini sosyal medyada paylaşan hemcinsin düşmanın olur bir anda. Hepimiz bir diğerimizin evindeki kavgaların habersiz nedenleri oluruz. Kafanda kurduğun şeylerin esiri olursun. Düşündüğün onca saçma şeyi kendine yakıştıramaman da kadayıf üstünde kaymak gibidir. Oh afiyet olsun. Ne de güzel mideye iner kıskançlığın zehri şimdi..."
Di mi?
Kadınlar günümüz kutlu olsun ve kesinlikle bu 8 Mart'ta Dış Güzellik Yasaklansın!