Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞELALE KADAK

AB iki yüzlülüğe son verir mi acaba?

Önemli bir referandum arefesindeyiz. Askeri vesayet altında 1982'de yapılan Anayasa'nın bazı maddelerinde öngörülen değişiklik için halk oylamasına gidiliyor. Her ülkede olduğu gibi Türkiye'de de referandum süreci tartışmalı geçiyor. Haliyle siyasiler de yoğunluğunu bu yöne kaydırdı.
Peki AB sürecinde neler oluyor?
Financial Times'da önceki gün 'End the hypocrisy and Talk Turkey' başlıklı ve Giedon Rachman imzalı bir makale yayınlandı. 'İki yüzlülüğe son ver ve gerçekten Türkiye ile görüş' diyen ve Avrupa Birliği'nin söylemleriyle uyuşmayan tavırlarına işaret eden bu ilginç makalede, Türkiye'nin öneminin ABD Başkanı Obama ve İngiltere Başbakanı Cameron'un göreve gelir gelmez yaptıkları konuşmalardan çok net anlaşılmasına rağmen AB'nin Türkiye'nin üyeliğine özellikle serbest dolaşım yüzünden hayır dediğinin altı çiziliyordu.
Öyle ya bizzat Fransa Başbakanı Sarkozy'nin isteğiyle daha birkaç gün önce 100'e yakın Çingene sınır dışı edilmişti. Romanya'nın AB üyeliğinden hemen sonra. Yazar hem Çingenelerden hem de 13 bin Polonyalının gelmesini öngören İngiltere'ye gelen yarım milyon Polonyalı'dan örnekler vererek, herkesi gerçekçi olmaya çağırıyor.
Batı için önemi olan ülkelerle komşu olması ve sahip olduğu potansiyel göz önüne alınacak olursa, Türkiye Avrupa Birliği için büyük önem taşıyor ama söz konusu serbest dolaşım olunca kimse böylesi nüfusa sahip bir ülkeyi AB'nin içinde istemiyor.
Dün telefonda konuştuğum AB'ye üyelik konusunda lobi faaliyetlerine ara vermeden devam eden TÜSİAD'ın Brüksel Temsilcisi Bahadır Kaleağası, FT'deki yazarın sorunu gördüğünü ama sürecin bütün analizini yapmadığını söylüyor.
Neticede Türkiye-AB ilişkilerinin bir kurumsal yapısı ve kurumsal bir koridoru var. Bu da mevzuat uyumu. Çağdaş reformlarla destekleyerek bu yoldan ilerlemek mümkün. Kaleağası, 'Türkiye bunu yapmıyor diyorlar. AB de Türkiye'yi yeterince teşvik etmeyerek kendi çıkarlarına zarar veriyor diyenler var. Kimisi de olmayacak duaya amin demeyelim. Merkel ve Sarkozy varken önümüz tıkalı görüşünde. Oysa değil, Katılım Ortaklığı her seferinde güncellenip yeniliyor. En son 2008'de yayınlandı, 27 ülke de altına imza attı' diyor. Yani Türkiye üzerine düşeni yapar ve bu yoldan geçerse tam üye olur.
Dün AB'den Sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış ile de görüştüm. Bağış, AB yolunda, 12 Eylül Anayasası'ndan ülkeyi nispeten kurtaracak olan referandumun çok büyük önem taşıdığını söyledi. Ona göre serbest dolaşımsız AB'ye üyelik de söz konusu dahi değil. Bilakis, Türkiye'nin serbest dolaşıma şu anda kavuşması için büyük çaba içinde. Bağış, 'AB'nin vizeleri kaldırması kendi çıkarına. Türkiye hiç de fakir değil. Dubrovnik'te o kadar çok Türkle karşılaştım ki. Vize yok, hepsi tatile gelmişti' diyor.
Egemen Bağış, müzakerelere başlayıp da bitiremeyen ülke bulunmadığını ve Türkiye'nin de bir istisna olmayacağını düşünüyor. 'Engel çıkaranlar var. O ülkeler Türkiye üye olduğunda arkasında kalacak ülkeler' diyor. Bağış bu ülkede Alevisi, Sünnisi, kadını, erkeği, yaşlısı, genci, askeri, müslümanı, Müslüman olmayanı yani herkesin AB'den bir beklentisi olduğunun altını çiziyor ve darbe anayasasıyla AB'ye girmeye kalkan tek ülke olmadığımızı hatırlatıyor. Portekiz, İspanya ve Yunaniistan'ın anayasalarını değiştirince müzakere süreçlerinin hızlandığını ve Türkiye için de aynı durumun söz konusu olacağına inanıyor. Bağış'a göre, anayasa paketi kabul edilmezse AB süreci tamamen duraksar.
AB'ye üyelik sürecine ilişkin son tespitler işte böyle.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA