Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

CHP krizi

CHP'nin durumu içler acısı. Aniden alınmış ve bana göre gerekçesini çarşamba günü yayımlanan yazımda belirttiğim davranışı bu partiyi her geçen dakika biraz daha köşeye sıkıştırıp yıpratıyor.
Nedeni çok açık: CHP anlamak istemediği, gereğini yerine getirmediği bir siyasal dönüşüme direnmenin sancılarını yaşıyor. Durum Türk siyasal hayatı bakımından CHP'yi de aşacak derecede önemlidir. Çünkü bugün CHP'nin kriz diye nitelendirdiği durum bugüne kadar yapmadıklarının bir sonucu olduğu kadar bundan sonraki tavrının ve tutumunun da bir göstergesidir. Gelin koşulları adım adım irdeleyelim.
Önce şunu tespit edeyim. Yargı kararına saygılı olmakla birlikte ben mahkemenin tutuklu milletvekillerini salmasını isterdim. Bu siyasetin ve toplumda teşekkül etmiş siyasal iradenin yargının önüne geçmesi anlamına gelecekti. Böylelikle Türkiye'deki egemen anlayış biraz daha aşılabilecekti. O egemen anlayış yasamanın ve siyasetin devlete ve yargıya tabi olmasıdır. Demokratik teori bakımından bu yanlıştır.
Bugün CHP'nin yakındığı bu halin en genel manada ortadan kaldırılması için birçok adım atıldı, 2007 sonrasında. Adına yargı reformu dendi. Peki CHP o reforma taraf oldu mu? Hayır, olmadı. O kadar olmadı ki, o değişime direnenlerin başını çeken, öncüsü olan Emine Ülker Tarhan'ı aday gösterdi, milletvekili seçtirdi, şimdi de Grup Başkanvekili yapıyor. Bu hiçbir şey demek değil midir?
Tersine: çok şey söylemektir. CHP, bu tercihiyle statükonun ve hâkim yapının devamını istiyor. Ergenekon sanıklarının aday gösterilmesi de bu anlayışın bir başka uzantısıydı. Dürüst ve makul olalım: herhangi bir demokratik ülkede darbe girişiminde bulunduğu suçlamasıyla hakkında dava açılan ve yargılanan, tutuklu olan herhangi bir kişi bir partiden aday gösterilir mi? Böyle bir şey düşünülebilir mi? CHP sadece onları aday göstermekle kalmadı sürece müdahil olmuş İlhan Cihaner'i de aday göstermekten çekinmedi. Peki şimdi hangi krizin çözülmesini istiyor?
Gelelim ikinci noktaya. CHP'nin şikâyet ettiği konuların ana çerçevesini 1982 Anayasası oluşturuyor. Bugün CHP de o anayasanın mağdurudur, diyelim. Nedeni şu yukarıda söylediğim şeydir, o anayasanın siyaseti topluma yasaklaması, devleti topluma karşı öne çıkarmasıdır. Peki, aynı CHP 1982 Anayasası'nın değiştirilmesine taraf mıdır? Bugüne kadar taraf oldu mu? Bırakın değişiklik istemeyi, 1993 sonrasında Deniz Baykal yönetimi, o anayasanın hükümlerine, ruhuna sonuna kadar sahip çıkmadı mı?
Bütün bunlar ortada dururken şimdi
"CHP değişti" mi diyeceğiz?
Gelin şunu kabul edelim: ortada krizden önce bir CHP krizi var. Kılıçdaroğlu başta olmak üzere o parti ne yapacağını bilmiyor.
Beş benzemezin bir araya geldiği bir parti olur mu? Vardır öyle partiler ama onların CHP ile ilgisi yoktur. CHP düne kadar devletin ve statükonun partisiydi. Kılıçdaroğlu bulunduğu konuma sıçrayışını ne algılayabildi ne değerlendirebildi.
Kılıçdaroğlu'nu o makama Önder Sav hazırladı. Bunu kendisi itiraf etti. Sav, statükonun en güvenilir isimlerinden biriydi. Kılıçdaroğlu genel başkanlığa, Baykal'ın durduramadığı dönüşümü durdurması için getirildi.
Baykal yıpranmıştı, ezilmişti, kamuoyundan destek alamıyordu. Kılıçdaroğlu ismiyse kamuoyunda tutmuştu. Arkasındaki o desteğin engellemeye yeteceği düşünüldü. O ise bunu yanlış yorumladı ve yalpaladı. Zaman zaman Kürt sorununda, anayasa değişikliğinde "ileri giden" açıklamalar yaptı. Göz boyamak için partiye katılan bazı isimlerin pozisyonunu gerçek sandı. Fakat kısa bir süre sonra Ergenekon sanıklarının aday yapılmasıyla, Emine Ülker Tarhan ve İlhan Cihaner isimleriyle, Demirel ve Cindoruk'un devreye girmesiyle ona hiza-istikamet verildi.
CHP ve Kılıçdaroğlu bugün devletçi-statükocu sistemin esiridir. Onun partisidir. Ve ne yazık, çok acı ki, böyledir. Ama o sistem tıkandığı için, CHP dönüşümü algılayamadığı için kendisi de şimdi sistemin mağdurudur, kendi gözünde.
Kılıçdaroğlu bir değişim istiyorsa, arıyorsa, bekliyorsa bile onu yapamaz. Ya büsbütün teslim olacaktır ya da direnirse CHP çatır çatır bölünecektir.
Kriz CHP krizidir. Bitmeyen ve bitmeyecek bir krizdir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA