Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Siyaset Meydanı, 32. Gün ve 'arşiv ateşi'

Yolculuktan döndüm. Âdetim olmadığı halde televizyonu açtım. 20 yıl öncesinden bazı insanlar Türkiye'yi tartışıyor. Tanıdık yüzler ama bakınca insan zamanın neyi, nasıl öğüttüğünü anlıyor. Meğer Siyaset Meydanı programının 20. yılıymış. "Hatırlıyor musun" başlığıyla eski programlardan, 90'lar Türkiye'sinden "parçaları" birleştirmişler, bu görüntüler ortaya çıkmış.
O an aklıma 32. Gün programı geliyor. Tam bilmiyorum ama galiba o dizinin de 30. yılı doldu. Birkaç yıl önce programın sahibi M.Ali Birand'ı gördüğümde söylediklerimi anımsıyorum. Birand'a o programın arşivinde tüm bir dünyanın 30 yılının bulunduğunu, tarihin o dönemde akıl almaz bir değişim geçirdiğini ve programın hele o yoksulluk ve yoksunluk yıllarında çok önemli bir iş yapıp hepsinin tanığı olduğunu söyledim.
Şunun için söyledim: başka ülkede olsaydı böyle bir programın dvd'lerinin, cd'lerinin, kitapları yayınlanırdı. Bizim gibi yoksul üniversite hocaları o programlarda yer alan devlet adamlarının, siyasetçilerin, düşünürlerin konuşmalarını, olayların görüntülerini derslerinde belge/sel olarak kullanırdı. Yalan mı? National Geographic denen kanal da, daha bin türlü kanal da bu maksada matuf yayın yapmıyor mu? Bırakın 32. Gün, Siyaset Meydanı gibi doğrudan programları bir yana Roma gibi kurmaca dizilerin bile sayısız kıvır zıvırı, piyasayı doldurmuyor mu?
Siyaset Meydanı'nın 20. yıl programını izlediğimin ertesi günü tesadüfen Ali Kırca'yı gördüm. Aynı nakaratı onun yüzüne de tekrar ettim. Pek aklı yatmaz gibi bakıp, peki dedi, düşüneceğini söyledi.

***

Tüm bunlar belleksizliğimizle ilgili kültürel bir tutum. Ya da tersinden söyleyeyim, böyle bir tutumumuz olduğu için belleğimiz yok. Osmanlı arşive, kayda meraklıydı. Okuryazar toplumdu. Her şeyi kâğıda, yazıya geçirirdi. Prof. Mehmet Genç, 17. yüzyılda İstanbul'a gelen ve bürokrasiyi inceleyen bir seyyahın anlattıklarını okumuş, bir konuşmasında aktardı. Adam, İmparatorluğun en uzak köşesinden bir evrakın İstanbul'a kaç günde geldiğini, nasıl kaybolmadığını, hangi işlemlere tabi tutulduğunu yazıyor. Her şeyin dayanağı o akla ziyan kayıt mekanizması.
Fakat Yahya Kemal diyor ki, "resmimiz ve nesrimiz olsaydı, başka medeniyet olurduk." İşte doğrusu budur. Nesrimiz yok. Yazıyı araç olarak kullandık. Bin türlü yazı geliştirdik ama devlet kaydı ve tezyin maksadıyla. Ama yazı yazmak, yazarlık denen şeye sırtımızı döndük. Nasir/ yazıcı değil, şifahi/ sözel bir toplumduk. Şiir söyledik ama roman, öykü, oyun, deneme, anı düşünmedik. Batı'da hatıratını yazmayan devlet adamı ayıplanır, bizde yazan.
***

Birand'ın, Kırca'nın programının kayda dönüşmemesi, arşivde kalması da bu kültürün uzantısı. Ayrıca o kayıtların saklanıp saklanmadığını bilmediğim gibi, çuvaldızı kendime batırayım, bendeniz de arşiv denen o gayya kuyusunun çok uzağındaydım. Başkalarını eleştirdiğime bakmayın. Aslında kendimi kınıyorum. Derrida'nın muhteşem kitabına verdiği adla "arşiv ateşi"ne kendimi kaptırmadım. Yaptığım programların kayıtlarına sahip değilim. Gerektiğinde eşin dostun himmetine iltica ediyorum.
Gerçekten büyük bir dertten bahsediyorum. O kadar ki, bazı büyük arşivi olan dostlarım öldü. Kurumsal bir arşiv ve koruma anlayışımız olmadığı için hepsi ziyan oldu gitti. Üniversite kütüphanelerine bağışlanan canım kitapların tuvaletlerden toplandığının tanığıyım. Kimi akıllanmış dostlarım şimdiden ellerindeki birikimi Batı üniversitelerinin arşivlerine bırakacaklarını söylüyorlar. Belki ben de aynı limana kıracağım dümenimi.
Gene de söylediklerimin doğruluğuna yürekten inanıyorum. Emeklerinden ve başarılarından ötürü Kırca'yı da, Birand'ı da kutluyorum ama o yüklü programlarını mutlaka gündelik kullanıma açmaları gerekiyor. Hele bugünün "dijital" imkânlarıyla, sanal ortamında bu iş öyle zor değil.
Batı'da olan arşivlerin ateşi yakıyor; anlaşılan biz arşivimiz olmadığı için yanıyoruz. Derrida yaşasaydı da tartışsaydık.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA