Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

YAŞ'lanırken gençleşmek

Türkiye, işini gücünü bıraktı, günlerdir Türk Silahlı Kuvvetleri'nin komuta kademesinin nasıl şekilleneceğine kilitlendi. Geleneksel olarak asker, sistem üzerinde etkili olduğu için güçler savaşı hemen herkesin ilgisini çekti. Bugünkü toz duman içinde gerek askeri gerekse sivil kanat için kamuoyunun görüş ufkunu netleştirecek değerlendirme yapabilecek aşamaya geldik.
Önce Genelkurmay'ı ele alalım.
Asker, muhtelif soruşturmalar ve Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) sırasında aynı anda iki kavramı ileri sürerek mevzi alıyor. "Masuniyet ve masumiyet." Ve maalesef alışılmış masuniyet zırhı, masumiyet kılıfı ile örtülüyor. Şöyle ki...
1- Askerin ve askeri mahallerin masuniyeti yani eski dokunulmazlığı artık söz konusu değil. Bunun nedenini sivillerde aramadan önce, TSK'nın kendi içinde aramak durumundayız. 28 Şubat sendromunu canlı tutan, AK Parti iktidarına güven duymayan ve bu yüzden asli işinin ve hukukun dışına taşan komutanların varlığı artık aşikâr. Kaldı ki askerin içi de homojen değil. Ve bünyedeki yığınla konuşma, kritik toplantı, istihbarat birimlerinin yakın gözetimi altında.
2- Suçluluğu ispatlanıncaya kadar kişilerin suçsuz olduğunun kabul edilmesi temel ilke. Lakin bu masumiyet karinesi, meşru hükümete karşı alenen planlama içinde olduğu görülenler için ne kadar geçerli olabilir? Bir başka ifade ile hangi hükümet, kendisini sandık dışı yollardan alaşağı edeceğinden kuşku duyduğu komutanla çalışmak ister ki?
3- Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'un tutumu da çok yönlü analiz gerektiriyor. Org. Başbuğ, TSK'daki teamülleri koruma mücadelesi verdiği ölçüde acaba 31 Ağustos sabahını da düşünerek mi hareket ediyor? Bugün, silah arkadaşına sahip çıkmazsa yarın kendisine de sahip çıkılamayacağını mı öngörüyor?
4- Balyoz tutuklamaları başladığında orgeneraller zirvesi düzenleyen ve sadece genel rahatsızlık paydasında buluşabilen komutanlar, bu kez YAŞ süreci vesilesi ile TSK'yı koruma ve kollama güdüsü ile bir araya geliyor. Oysa komutanların, gönülden bağlı oldukları AB sürecinin beraberinde getireceği zorunlu demokratik değişime ayak uyduracağını da göstermesi gerekiyor.

***

Sivil kanada gelince...
İlk olarak, YAŞ'la ilgili olayların ağustos başında aniden yaşanmadığını, bahar aylarına kadar uzanan ön hazırlık yapıldığını kabul etmek durumundayız. Kaldı ki bunun sinyali, aylar öncesinden Org. Başbuğ'a iletilmişti.
İkincisi, 1. Ordu Komutanı Org. Hasan Iğsız'ın, Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na atanmaması, Genelkurmay Başkanlığı'na uzanan yolda TSK'nın hiyerarşisini şimdilik bozmuyor. Yani Hükümet, TSK'ya siyaseti karıştırmadığı gibi nispeten yakınlık duyduğu bir komutanı göreve getirmiş olmuyor. Neyi ve kimi istemediğini belirtip, işin olurunu Genelkurmay'a bırakıyor. Bu noktada, olası istifaları, hatta YAŞ'ı olağanüstü toplayıp yeni kararlar vermeyi göze alabiliyor.
Üçüncüsü, bu sene YAŞ'ta terfi bekleyen generallerle ilgili yargı sürecinin son dakikaya sıkışması ister istemez zihinleri bulandırıyor. Buna bir de YAŞ sırasında, internet andıcı soruşturmasına 9 ay sonra ivme kazandırılması da eklenince siyasiler töhmet altında kalıyor.
Dördüncüsü, başkomutan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de yaşanan gelişmeleri kriz değil "demokrasinin ve hukuk devletinin işleyişi" olarak değerlendiriyor. Artık Çankaya da askerin tarihi müttefiki rolünü üstlenmiyor. Bu yüzden 2012'deki Cumhurbaşkanlığı seçimine dikkat etmek gerekiyor!
Sonuç olarak, yeni Genelkurmay Başkanı'nın, muhtemelen Org. Işık Koşaner'in ilk icraatı Ordu'nun iç işleyişine yoğunlaşmak olacak. TSK'nın bir numarasının, kurmay eğitim yöntemlerini, sivil yargı ve siyasilerle ilişkileri yeniden kurgulamaktan başka çaresi kalmıyor!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA