Siyasetin, siyaset dışı ellerle dizaynı ülkeye hep zarar verdi. Geçmişte, "asker- yargı-sermaye" işbirliği ile iktidarı belirlemeye teşebbüs edilmesi ne kadar yanlış idiyse bugün siyasete "kasetle şekil verme" girişimi de o kadar yanlış.
CHP ile başlayıp MHP'ye sıçrayan bu tehlikeli oyunun dikkate değer 4 yönü bulunmakta.
1- Kaseti çıkanlar... Toplumsal değerler ve siyasi etik, o ilişki biçimini mazur gösteremez. Nitekim, olayın aktörleri işledikleri fiilin siyasi cezasını ödemiş, parti yöneticiliği ve milletvekili adaylığından istifa etmiştir. Bundan sonrası ilgili kişilerle aileleri arasındaki bir konudur.
2- Kaseti çekenler... Dün olduğu gibi bugün de karanlıkta kalmayı başardılar. Bu gölge oyununu sahneleyenler ortaya çıkarılıp hesap vermeleri sağlanmazsa hem rakipler benzer yöntemleri kullanmaya azmettirilecek hem de siyasetin her yelpazesi töhmet altında bırakılacak.
3- Devlet ve ötesindekiler... Gözlem ve sohbetlerimize dayanarak söyleyebilirim ki kaset komplosu ile iktidarın bağlantısı olmadığı gibi AK Parti de bu çirkin yöntemlere bel bağlayan bir kurum değil. Ancak, güvenlik ve istihbarat birimlerinin bu tür olayların faillerini tespit etme yükümlülüğü orada durdukça Hükümet, eleştiri oklarından nasibini almaya devam edecek. "Okyanus Ötesi" söylemi ise olağan şüpheli yaratıp, hedef şaşırtmaktan öteye geçememekte.
4- Kaset servislerinin bir diğer önemli noktası ise MHP liderliği ve iç dinamikleri ile ilgili... Hemen belirteyim, MHP Genel Merkezi'ndeki genel hava "komplo teorisi" üzerine kurulu. Üstelik birbirini destekleyen tez ve iddialar da bu muhakeme biçimine eşlik etmekte. Böylece, özeleştiri yerine daha çok dış düşmana dayalı savunma biçimi geliştirilmekte.

***
Gelinen aşamada, MHP kurmay kadrosunu doğrudan etkileyen üç konudan söz edebiliriz:
1- Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'ne karşı duruş... Demokratik açılımın, ülkeyi bölünmeye götüreceği düşüncesi MHP'deki hâkim kaygıyı yansıttığı gibi siyaset üretme aracı olmayı da sürdürüyor. Özellikle "Yeni Anayasa" çalışması ile "Açılım sürecinin geleceğini" doğrudan birbirine bağlayan MHP yönetimi, sistematik olarak seçim barajının altına düşürülme planı uygulandığından kuşku duymuyor.
2- Anayasa değişikliği referandumundaki taktik hata... MHP kadroları12 Eylül Anayasası ile hesaplaşma aşamasında milliyetçi tabanda hatırı sayılır kayma olduğunu geç de olsa kabul etti. Bir yandan eski ülkücüler ve muhalif isimlerle barışma yoluna gidildi diğer yandan yeni küskünlük yaratmamak adına "siyasi defolu" bazı isimler milletvekili aday listesinde zorunlu olarak tutuldu.
3- MHP liderliğini hedef aldığı öne sürülen kurguya gelince... MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin geleceği hususu belki de en kritik konu. Bizzat Devlet Bey'in kendisi, parti liderliğine operasyon yapılacağı kanaatini taşıyor. Muhtelif odakları işaret eden Bahçeli'nin, bu çevrelere "Gerekirse sizinle çatışmaktan kaçınmam" mesajı verdiği de biliniyor. Dolayısıyla üst üste yaşanan sıkıntılı gelişmeler MHP'de sürpriz karşılanmıyor. Ancak henüz politika değişikliği için bir karara varılamıyor. 12 Haziran'a kadar adayları ve seçmeni canlı tutma stratejisi izleneceği, 13 Haziran'dan sonra ise parti üst yönetiminde güven tazelemeyi de içeren ülküdaş buluşmasının gerçekleşeceği anlaşılıyor.
Son bir not, MHP'nin Parlamento içinde olması ile dışında kalması üzerine...
Devlet Bahçeli, söylem düzeyindeki sert ve ağır ifadelerine karşın sokağı, siyasetin unsuru haline getirmemeye çabaladı. Yaş ve sağlık sorunlarını dışarıya yansıtmadan partiye hâkim oldu. Lakin, politikaları ile ülkenin tümüne yayılan, küresel gerçeklerle uyumlu yeni MHP profili de sunamadı. Şimdi, cevabı bulunması istenen soru şu:
"Meclis dışında kalan MHP, sanıldığı gibi 'ehil isimlere' mi geçer yoksa 'riskli ellere' mi?" Bunun için 12 Haziran gecesini beklemek gerekecek!