Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Cumhuriyetin kısa özeti ve seçimlerin değeri

Cumhuriyetin anlam ve değerinin çok iyi anlaşıldığı ama aynı zamanda içeriğinin sorgulandığı ilginç günlerden geçiyoruz.
Kuruluş felsefesinde "egemenliği kayıtsız şartsız millete veren", ilerleyen yıllarda milleti tasnif ederek "makbul vatandaş" olarak formatlamaya çalışan, devlet standartlarına uymayanları ise "tehdit unsuru" olarak gören bir Cumhuriyet geçmişimiz de var.
En büyük kazanımı, "demokrasinin tadına varan milli bilinç" ile her hal ve şart altında "sandığa inanan" kitlelerin varlığı olan bir Cumhuriyet bu.
İşine gelmediğinde cumhurun tercihlerine saygı göstermeyen, sandıktaki zaferi, Ankara'da yenilgiye uğratan, bir dönem millet dışı ortaklarla da yol alan bir Cumhuriyet bu.
Devletin, milletle buluşmasının "milli iradeye mutlak bağlılıktan" geçtiği gerçeği ile son 10-15 yılda yüzleşen bir Cumhuriyet bu.
Ve nihayet... AB uyum çabası içinde demokrasi çıtasını yukarı çeken, milli geliriyle dışa açıklığıyla, çok sesliliğiyle milletin geldiği noktayı yönetmekte güçlük çeken bir Cumhuriyet bu...

***

Cumhuriyet'in 92. yılındayız. Bir asra varan tecrübe göstermiştir ki...
Devlet, millet eliyle yönetilmesi gereken, millete hizmet eden bir araçtır.
Millet, ancak sandık sayesinde devletin yönetimine el koyabilmektedir. Sandık, iktidara gelmenin de iktidardan gitmenin de yegâne yoludur.
Millet dışında devletin yönetimine doğrudan veya dolaylı olarak tahakküm eden hiçbir güç kalıcı olamamaktadır.
Devlet içinde devlet haline gelen açık veya gizli güç odakları dün olduğu gibi bugün de mevcuttur ve bu mücadele hiçbir zaman bitmeyecektir.
Devleti yönetenler, devletleştikçe kaybetmektedir.
Devletin demokratikleşmesi, "insan haklarına dayanması" ile mümkündür.
Devlet karşısında ayrımcılığa uğrayan bir ya da birden fazla kesimin mağduriyetinin giderilmiş olması, demokratikleşmenin olgunlaştığı anlamına gelmemektedir.
***

Türkiye, üç gün sonra yine tarihi bir seçim yapacak. Her seçim koşullarına göre ayrı anlam ve önem taşır. 1 Kasım seçimlerini özellikli kılan yönü, uzun bir istikrar döneminden sonra yeniden "çoklu istikrarsızlık tehdidi" ile karşı karşıya kalan ülkenin, çözümü bir kez daha millette aramasıdır. "Zihni haritası parçalanmış, toplumsal fay hatları tetiklenmiş, nefret dili ile cepheleşmiş, ekonomik öngörülebilirliği tükenmiş Türkiye" riski hepimizin kapısının önündedir.
Dün, Sakarya'dan konuştuğum, iç ve dış gelişmeleri birlikte okuma becerisini bildiğim Sn. Şaban Dişli, seçim öncesi milletteki tavrı, "Müthiş sessizlik" olarak tanımladı. Bu tespit 1 Kasım gecesinin neticesini belirleyecek kadar mühim.
Benim genel gözlemime göre seçmen,
İstikrar aradığını,
Kutuplaşmaya geçit vermeyeceğini,
Ekonomik refah artışı talep ettiğini,
Hukuk güvencesinde yaşamak istediğini,
Milli birlik ve vatanın bütünlüğüne sahip çıktığını gösterecek ve buna göre bileşim çıkaracak.
Netice... Türkiye, algı operasyonları ile pekiştirilmiş, küresel çıkar çatışmaları ile tahkim edilmiş, kişisel hesap ve kırgınlıklarla donanmış, ideolojik zıtlıklarla kemikleşmiş bir ülke gerçeğinin eşiğinden dönmek zorunda!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA