Ekonomik ve jeostratejik gelişmelerin hemen tüm karar süreçlerini, özellikle de iç siyaseti derinden etkilediği günlerdeyiz.
Gelişmelere, "Cumhur İttifakı" bağlamında bakıldığında daha düne kadar speküle edilen bir dizi senaryo söz konusu idi. Bu teorilerin müellifleri, iddialarından vazgeçme niyetinde de değiller. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın 2023'te aday olmayabileceği, baskın seçim yapılacağı, hatta seçimlerin öteleneceği gibi muhtelif uçlara savrulan kurgular bunlar...
Ancak...
Cumhurbaşkanımızın net adaylık açıklaması ile MHP lideri Devlet Bahçeli'nin hem Erdoğan'ın adaylığına hem de seçim tarihine ilişkin açık beyanları, sağduyulu çoğunluk nezdinde yeterince karşılık buldu.
Fakaaat, madalyonun CHP, 6'lı masa ve bu bileşenleri ipotek altına almaya çalışan HDP boyutu hayli karışık.
Mesele, 6 partinin var oluşsal farklılığını da aşan boyutlar içeriyor. Nitekim öncelikle halledilmesi gereken konular ve bu sırada kullanılan yöntemler çok dikkat çekici.
Örneğin..
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, güç bela bir araya getirdiği 6'lı masanın ayaklarında dönen oyunlar başlı başına büyük problem.
Yetmedi... Kemal bey, Cumhurbaşkanı adayı olma veya ittifak adayını belirleme gayretinde iken siyasi rakiplerini, bir manada mayınlı sahayı temizlediğini düşünürken içeriden ve dışarıdan operasyon yemek üzere. Bunun farkında olmalı ki... "Çekilin önümden" veya "Biz daha ölmedik" söylemine güçlü bir biçimde sarılıverdi
Bununla da kalmadı...
Sözde liberal sol kanatta takılan ama kendilerine finansman sağlayan çevrelerin sözcülüğüne soyunan anket şirketi sahipleri, kimi akademisyenler ve seçim kampanyası mimarları Kılıçdaroğlu'nun aday-lık profiline jilet atmaya başladılar. Ve sanıldığından daha fazla sarsıntı da yarattılar
Öyle ki... Sn. Kılıçdaroğlu bile CHP'nin 3. parti olarak gösterileceği anketlere dayalı siyasal mühendislik faaliyetlerinin varacağı noktayı hesaplamakta zorlanmakta.
Bu demektir ki... 3. partinin genel başkanı Cumhurbaşkanı aday olmamalı ve kendisine telkin edilecek adaya rıza göstermeli!
***
Bütün bunlardan daha önemlisi kanımca HDP'deki kıpırdanma.
İlk etapta yıllar öncesinden kalan çizgi film karakteri "Voltran" anımsatılmakta. Farklı güçteki parçaların buluşturulduğu bir süper güçtü o. Edirne Cezaevi'nden 6'lı masaya ayar vermeyi deneyen HDP eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş, Voltran misyonunu ön plana çıkarırken elbette cezaevinden tahliyesini ve yenileyeceğini vaat ettiği Kürt siyasi hareketini de bu modele bağlıyordu.
Gel gör ki...
HDP, fabrika ayarlarına döndü bile.
Üstelik araçları bilinmeyenleri de içermiyor.
Terörist başına sözde özgürlük talepleri ilk aşamayı temsil ediyor.
İkinci aşamada, tutuklu ve hükümlü PKK'lı teröristleri eyleme teşvik etme kararı yer alıyor.
Buna bir de CHP'yi açık-örtülü tehdit ve müzakere siyasetinin eklendiğini de söyleyebiliriz.
Neden?
Çünkü HDP, sadece bugüne değil ayrıştırıcı orta vadeye odaklı da ondan.
İlaveten...
Her türden çatışmayı göze alarak gündemde kalma, sözde insan hakları, barış, demokrasi söylemi ile batılı patronlarını Türkiye'ye karşı tetikleme, Suriye ve Irak'ın kuzeyinde şartlara göre şekil değiştiren özerk bölge hedefine ulaşma, TSK'nın operasyonlarını durdurma, etnik milletçiliği konsolidasyona yönelme gayretindeler.
Özetle...
2023 yılı... Sadece ekonomik koşulların dayattığı bir seçime değil, Türkiye Cumhuriyeti devletinin, ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün de göz önünde olacağı asıl seçime sahne olacak.
