Mübarek'in bileti çoktan kesildi. Şimdi sorun; bu gidişin faturasının ne olacağıdır. Bugün 1 milyon Mısırlı, Mübarek rejimine "git artık" demek için meydanlarda. Fakat 30 yıllık Mübarek ve oligarkları, beyhude bir direnişle toplumsal faturayı, geciktirerek ağırlaştırıyor.
Kuzey Afrika kuşağında, Tunus'taki "yasemin kokulu devrim" ile başlayan dalganın domino etkisi, başka hangi ülkeleri etkiler, kestirmek zor. Ürdün, Sudan, Yemen, Cezayir'in sırada olduğunu savunanlar var. Hafız Esad'ın "zamanında vefatı" ile yerine geçen Beşar sayesinde bu dalganın dışında kaldığı yorumu yapılıyor. Ama bugünkü gerçek, Mısır'daki bu sancılı süreçte bölge ekonomilerinin derin hasar aldığıdır.
Öncelikle dünya ticaretinin önemli bir kapısı olan Süveyş'in belirsizliği, biz dahil bütün dünya ülkelerinin ticaretinde "risk faktörünü" artırmış durumda.
Yolu Mısır'dan geçen küresel yatırımcının, finansın ya da turistin şimdiki kasırgadan etkilenmesi gayet doğal. Fırtınanın göbeğinde ekonominin şalter indirmesi de beklenen bir durum.
Sıkıntı, Mübarek sonrası oluşacak "yeni düzen arayışında" güç dengelerinin ne yönde gelişeceğinde yatıyor.
Türkiye'nin bölge halkı için model olma fikrinin, Mübarek sonrasında daha da güçleneceğini tahmin ediyorum.
One minute krizi ardından Türkiye ile "özür dilemem" inatlaşmasındaki İsrail'in çok yakında bu özrü dilemesi bir yana, bizimle ilişkilerini düzeltme yolunda radikal adım atmasını bekliyorum.
Zira gerek Tunus gerek Mısır veya diğer olası "yönetim değişimleri" ile işbaşına gelecek yeni yapılar, Türkiye'nin desteği olmadan İsrail'e "yarayacak" gibi görünmüyor. Hele ki ABD'nin dahi bölgede konuşabildiği ülkelerin sayısı hızla azalırken...
Arapça konuşulan ekonomilerdeki kasırga mevsiminin görünen sebebi, "açlık, yoksulluk, gelir dağılımı adaletsizliği" olsa da temel sıkıntı, yeni dünyanın, soğuk savaş döneminin kalıntısı bu eski oligark kadroların tasfiyesinden kaynaklanıyor.
Türkiye, bu süreçte gerek ekonomi ve gerek jeopolitik alandaki tutumuyla, bölgenin açık ara rol modeli haline gelebilir.