Anadolu'da kadim hemşerilerimizden en eskisi... Bu toprakların 3350 yıl önceki sakinlerinden. Tahtta kaldığı 35 yıl boyunca Yakın Doğu tarihine damgasını vuran Hitit Kralı... Hititçe "saf kaynak" anlamına gelen adı, bir krallığı imparatorluğa dönüştürmesiyle efsaneleşmiş. Hattuşaş'ı, Anadolu ve civar coğrafyanın en büyük devleti haline getirmiş...
Bu kadar tarih bilgisinin konumuzla ilgisi, Dilek Taş'ın kültür turizmine dair haberiyle gündeme gelmesinden ötürü... Turizmciler, Kral Şuppi ile yapılacak tanıtımın sağlayacağı "dopinge" dikkat çekiyor. Buraya kadar her şey yolunda ancak bir sorun var. O da bizdeki tanıtımların, müzeye hapsedilmiş tarih ile sınırlı olması... Tarihi değerleri günümüze taşıyacak turizm projeleri yerine, müze ziyaretiyle sınırlı bir zihin yapımız var.
Müzelerimiz ise "göstermeye" yönelik değil. Adeta "tarih deposu" zihniyetine hizmet ediyorlar. Gittiğim her ilde, meşhur olsun olmasın, şehirdeki müzeleri gezerim. Şu sıralar Trabzon-Batum hattındakileri inceledim. Hepsi aynı yaklaşımı sergiliyor; Giriş ücretiyle sınırlandırılmış gelir modeli...
Mesela Sümela... Misafirlerini oradaki birkaç müze görevlisinin lümpenliğine mahkûm etmiş bu anlayış, adeta depoyu zoraki dolaştıran ören yeri bekçisi gibi davranıyor. Yapabildikleri, en fazla kartpostal satmak... Oysa elinde 10 bin yılı aşan tarih, yüzlerce yıldız imparator, binlerce peygamber diyarı var. 7 Harikanın 2'si de bizde. Tek eksiğimiz, bunu müze girişi ücreti dışında gelire dönüştürecek akıl...
Bu açıdan bakınca Şuppiluliuma'nın tanıtımından umulan faydanın, son derece cılız kalacağını söylüyorum. Hitit Kralı bizde ama onun günümüze taşıyacağı mesajları, müze depoları dışına taşırmadıkça, biz torunlarına fazlaca himmet etmesi ham hayal olur.