Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

THY, demokrasinin turnusolu mu?

Türkiye'de yaşanan çalkantının sırrı, önceki gün öğle yemeğinde buluştuğumuz THY Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu'nun şu sözlerinde saklı:
"Yedi yıldır buradayız. Hâlâ havacılığı bilmediğimiz için suçlanıyoruz. Bu sürede insan doktora yapar. Sadece dinlese, neler öğrenir..."
Peki, gerçekten dinlensek neler öğreneceğiz?
İşte satır başlarıyla birkaç çarpıcı sonuç:
THY, son 7 yılda Avrupa'nın dört büyük havayolu şirketinden biri oldu.
Zarar eden bir kurum olmaktan çıkıp, kâr eden ve güçlenen bir kuruma dönüştü.
2003'te 76 olan dış hat noktasına 43 yeni nokta eklenerek 119'a çıktı.
Uçak filosu 65'ten 136'ya, yılda taşınan yolcu sayısı ise 10 milyondan 26 milyona ulaştı.
İkramlar konusunda müşteri memnuniyeti son 3 yılda yüzde 40'tan yüzde 90'a çıktı.
Transit yolcu sayısı yüzde 172 arttı.
Küresel krizin yaşandığı 2009'da bile büyümesini sürdürdü.
Aynı yıl havacılık endüstrisinin Oskar'ı sayılan Skytrax World Awards 2009 sıralamasında bölgesinin en iyisi seçildi.
Ve tüm kategorilerde dört yıldız alan Avrupa'nın tek havayolu şirketi oldu.
Bunları uzatmak mümkün...
Gördüğünüz gibi ortada Türkiye'nin en gözde kurumu THY'yi küresel bir markaya dönüştüren ciddi bir yönetim başarısı var. Bu başarıyı da havacılığı "bilmeyenler" başarıyor.
Buna son olarak, THY'yi dünyanın en önemli futbol takımlarından Barcelona'ya sponsor yapmak da eklendi. Manchester United ise sırada...
Ama ne yazık ki bu başarının hakkı verilmiyor.
Bu nedenle THY Yönetim Kurulu'nun çiçeği burnunda başkanı Hamdi Topçu sitem ediyor.
Basının önde gelen yazarlarıyla yemekte buluşan Topçu, sadece bu sitemle yetinmedi tabii. Geleceğe ilişkin vizyonlarını, havaalanlarında yaşanan gecikmelerle ilgili sıkıntılarını ve ikram konusundaki başarının sırrını da anlattı.
En çok merak edilen de rötarlar ve İstanbul Atatürk Havalimanı üstünde uçakların bekletilmesiydi.
Topçu, İstanbul üzerinde atılan nafile turların yılda 40 milyon dolarlık bir zarara yol açtığını belirtiyor ve şöyle diyordu:
"Pistlerimiz yetmiyor. İki pist var ama bir buçuk kapasite ile çalışıyoruz. Bu nedenle iniş kalkışlar gecikiyor. Maliyeti de bir hayli yüksek. Bunun için Hava Kuvvetleri'nin elinde olan ve hiç kullanılmayan Askeri Müze ve hangarların bir an önce havalimanına katılması gerekiyor. Bu konuda görüşmelerimiz sürüyor."
Bu sıkışıklığın İstanbul gibi üç imparatorluğa başkentlik etmiş bir tarihi kentin prestijini de olumsuz etkilediğini söyleyen Topçu, sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Bugün Paris 70 milyon turist alıyor. Oysa İstanbul'un 3 saatlik çevresinde 35 ülke var. Bu fırsatı bir şansa dönüştürebiliriz."
Kuşkusuz THY'nin dünya çapında bir markaya dönüşmesinde ikram hizmetlerinin de önemli bir yeri var. Bu hizmeti, THY'nin yüzde 50 ortağı olduğu Do&Co firması veriyor. O da aslında bir dünya markası. Birçok dünya havayolu şirketine hizmet verdiği gibi, aynı zamanda Formula 1 ve Şampiyonlar Ligi gibi büyük organizasyonların da vazgeçilmez ikramcısı. Firmanın CEO'su Atilla Doğudan Avusturya'da küçük bir büfeyle başlayan iş yaşamındaki başarısını müşteri memnuniyetine bağlıyor. Bunun için de ikramlarda yer alan yiyeceklerin ne kadar özenle hazırlandığını, tesisleri gezdirerek gösteriyor.
O yemekten ve geziden ayrılıp, Türkiye'nin enerjisini yutan asker ve yargı eksenli tartışmalara dönüyorum. İçim kararıyor.
Ve "İyi ki THY gibi kurumlar var" diyorum; birileri hâlâ o kurumlardaki başarıya şaşırsa da...
Aynı şey demokratikleşme meselesinde de yaşanıyor. Birileri şaşırsa da Türkiye demokratikleşiyor ve normalleşiyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA