Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Bizans'ı İstanbul'da ihya etmek, yeniden

"İstanbul'un Hıristiyan, Bizans geçmişini hatırlamanın hiçbir sakıncası yok. Hele o geçmişi ihya edersek, İslam'ı aynı zamanda bir uygarlık olarak düşünen 'ecdadın' muhakemesine daha da uygun davranılmış olur"

Yılda bir kaç kere giderim Pantokrator Kilisesi'ne. İçinde yer aldığı Zeyrek'in bütün çabalara rağmen perişan halinden rahatsızlık duyarım. 20 yıl önce o bölgeyi UNESCO Dünya Mirası listesine sokmak için Kültür Bakanlığı Danışması olarak verdiğim çabaları anımsarım. Aradan geçen sürede neredeyse hiçbir şey yapılmadığını acıyla düşünürüm. Ama asıl yüreğimi yakan kilisenin durumudur. Ona rağmen, bütün yıpraklığına rağmen yapının ihtişamı beni de yanımdakileri de etkiler.
Zihnim akmaya başlayan bir su gibi kımıldar ve Bizans'ın İstanbul'da yaşadığı derin unutuşu, ihmali, yüzüstü bırakılmış halini düşünmeye koyulur.

*
Ben Bizans'ın kalbinde yaşıyorum, desem yeridir. Bağlı olduğum üniversite Balat'ta. Fener bir nefeslik yolda.
Bunlar gerçekten de Bizans İstanbulu'nun ve 'öteki' İstanbul'un en önemli semtleri. Ama o Bizans nerede? Kim, İstanbul'da yaşayan kim biliyor bugün Bizans'ı veya merak ediyor? Tam tersine derin bir unutuşa terk edilmiş durumda o büyük kültür. Biz Bizans'ın üstünde oturmaya devam etsek de dünyanın en iyi Bizans kurumları Avrupa'da, Amerika'da. Kaldı ki, bu Bizans denen kavramı bile Batılılar sonradan icat etmiştir. (Ben şimdi anlatmayayım, dileyenler Wikipedia'dan öğrenebilir.) Aslı, Doğu Roma İmparatorluğu.
Gün geldi, Fatih İstanbul'u fethetti.
Bu başlı başına bir maceradır ve ideolojik açılımı bugün de devam etmektedir.
Geleneğe uygun olarak bu gazanın sonunda en büyük camide namaz kıldı Sultan Mehmet Han ve orayı camiye çevirdi. Ardından tüm Bizans kiliseleri teker teker camiye dönüştürüldü.
Gene Pantokrator'a döneyim. Dediğim gibi, oraya kalabalık bir biçimde ne zaman gitsem misafirlere mahcup olurum.
Bizans'ın en görkemli yapılarından biri olan bu yapı hazin bir vaziyettedir.
Camları kırıktır. İçine kaba bir badana yapılmıştır, ama bu mudur o görkemli kilisenin taşıması gereken görüntü? İmama sorduğumda cami cemaatinin birkaç kişiyi geçmediğini söyler. Rica ederim, büyük bir anlayışla halıyı kaldırırız birlikte ve yerdeki mozaiklere bakarız.
Her defasında düşünürüm Pantokrator'un, Pammakaristos Kilisesi olan Fethiye Camisi'nin, Konstantinos Lips Kilisesi olan Fenari İsa Camisi'nin, Theotokos Kiriotissa Kilisesi olan Kalenderhane Camisi'nin bugün de aynı işlevle yani dışına kapalı, içine dönük bir cami olarak devam etmesine gerek var mı? Kimse kalkıp bunların aynı zamanda müze olarak kullanıldığını söylemesin bana. Ben düpedüz buraların görkemli birer müze haline getirilmesinden söz ediyorum.

İŞLEV DEĞİL, ESTETİK VE KÜLTÜR
Hassas bir konu olduğunu biliyorum.
Ben de o nedenle meseleyi işlev üstünden değil, estetik ve kültür üstünden tartışmamız gerektiği kanısındayım.
Bugün İstanbul'un en ücra semtlerine dahi görkemli camiler yapılırken ve Taksim'e, Çamlıca'ya yapılacak camilerden konuşurken, o estetik tartışmaların bir bölümünü bu yapılar üstünden sürdürmemiz bana hayli anlamlı geliyor.
Türkiye, İslam'la olan uzlaşmasını bence tamamladı. Bu kulvarda yürünecek bundan sonra. Bu gerçeği de göz önüne aldığımızda, bence, önümüzdeki dönemde İstanbul'un Hıristiyan, Bizans geçmişini hatırlamanın hiçbir sakıncası yok. Hele o geçmişi ihya edersek bana öyle geliyor ki, İslam'ı aynı zamanda bir uygarlık olarak düşünen 'ecdadın' muhakemesine daha da uygun davranılmış olur. Unutmayalım ki, onlar hem bazı kiliselerin camiye dönüştürülmesini istemeyebiliyorlardı hem de kendilerini yetiştiren üvey annelerinin Hıristiyan kalmasını isteyecek kadar gani gönüllü, özgüvenli ve alicenaptılar.
Kültür Bakanlığı ne der acaba bu konuda?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA