Oscar ödülleri her yıl kısa süreli bir kıyametin nedeni oluyor. Estirilen heyecan fırtınası Hollywood gerçeğinin bir parçası. Hollywood son kertede 'glamorous life'ın, pırıltılı hayatın ve imgesinin üstüne kuruyor kendisini. Özendirme, yıldız hayatının vazgeçilmez unsuru. Bütün o giyim kuşam, kırmızı halı, törenin düzenlenişi insanları imrendirmek, onları hayaller dünyasına çağırmak için. İnsan karşıdaki kendisinden ayrıştıkça, uzaklaştıkça büyüyormuş sanıyor. O büyüklük hayranlığı getiriyor. Sinema da, çok sevdiğim muhteşem bir tabirle söyleyeyim, hayal tacirliğinden başka nedir ki?
Ama daha derinlemesine bakıldığında Hollywood bu kadar masum veya sadece bu kadar mücrim değil. Çok daha fazlası var. Her şeyden önce Amerika'nın en önemli lobilerinden biri. Reagan'ın, Beyazperde Oyuncuları Loncası Başkanı olduğunu, o sırada FBI'a bilgi sızdırdığını, McCarthy Komisyonu karşısında 'solcu' oyuncular aleyhine ifade verdiğini ve ABD Başkanlığı'na oralardan sıçradığını bilmek yeterli, Hollywood'un iktidarını anlamak için. Sinema bir sanayidir ABD'de ve her sanayi gibi sermayeyle içli dışlıdır. Öyle laf olsun diye film yapmaz. Harcadığı her kuruşun sadece parasal getirisini değil siyasal getirisini de bekler.
Daha beterini de söyleyeyim. Yapılan filmlerin çoğu Amerikan devletiyle içli dışlı gerçekleştirilir. Her olayın önce Hollywood'da, filmler düzeyinde hazırlandığı bile söylenir. Sadece politika değil, ticaret dünyası da Hollywood'u kullandıkça kullanır. Sonuç olarak bir yetkilimizin söylediği gibi, 'ne paralar, ne işler dönüyor bu Hollywood'da...'
*
Bu yılın ödülleri aslında şu veya bu filme değil Hollywood'un kendisine verildi. Hollywood'un ödüllendirilmesi
Amerikan devletinin 'takdir' edilmesiydi. Hem de en üst düzeyde... Bir manada Obama döneminde de olsa Amerika kendi derin devletini kutsadı.
Argo'ya bakın! Uydurma, sıradan bir film. Ama bu iki kurum sarmaş dolaş. İran'daki rehineler, dikkat edin, bir Hollywood senaryosuyla kurtarılıyor. Film CIA'ya düzülmüş bir övgü. Hollywood hem olayların içinde hem de 30 yıl sonra yeniden filmini yapıyor.
Zero Dark Thirty'ye bakın. Bütün o işkence sahneleri... Başta şiddet görmeye dayanamayan kadının kendisi az sonra işkence yapıyor. CIA gene baş rolde, gene 'kahraman'.
Usama Bin Ladin'i (filmde
UBL diye söz ediliyor) kapandığı evde 'temizliyor'. Gerçi bin Ladin,
Obama döneminde öldürüldü. Hani bu iş bir 'başarıysa', onun hanesine kaydedilecek. Ama filmde sertlik yanlılarının Obama'ya ne sözler 'çaktıklarını' izleyenler bakalım saptayacak mı?
Dahasını söyleyeyim. Filmin yönetmeni
Kathryn Bigelow hakkında meclis araştırması istendi, işkence sahnelerini gösteriyor diye. Az sonra araştırma sonuçlandırıldı. Amerikan basınını izliyorum. Muhalif kanatlarda yazılan şeyler çok ilginç: Soruşturmanın durdurulmasındaki, yönetmene bir
suç atfedilmemesindeki neden meğer o işkence sahnelerinin '
Amerika'nın caydırıcılığı' bakımından önemli bulunmasıymış. Günahı yazanların boynuna.
*
Bu iş yeni değil ki! Her dönemde hakim Amerikan ideolojisini Hollywood tesis etmiştir. 1980'leri ne çabuk unuttuk...
Rambo filmlerini hâlâ arada bir TV ekranlarında görüyorum. Stallone'nin neredeyse komik diyeceğim suratı, gülünç diyeceğim halleri, bizim
Kara Murat filmlerindeki
Cüneyt Arkın'dan beş beter. Ama o haliyle Rambo, Reagan döneminin '
yeniden güçlü Amerika' ideolojisinin en önemli figürü, hatta ikonuydu.
Bir adım daha geriye gidelim.
Kovboy filmlerini kim sevmez, bilmiyorum. Pazar sabahlarının ekranlarında masmavi bir gökyüzü olurdu. Atının üstünde yalnız bir kovboy, çorak bir vadide, o gökyüzünün altında yürürdü. Bir yerden gelecek kurşun sesini veya oku beklerdik. O kovboy az sonra '
Kızılderililere' karşı savaşacak, o 'kötü adamları', iyi adam olarak alt edecekti. İşin aslını bilenler biliyor... Bu konular bizde yeni. Oysa ne tezler yazıldı dünyada bu minval üzere, ne kitaplar yayınlandı.
Bakmayın, pırıltılı giysilere, güzel kadınlara, yakışıklı erkeklere, aldanmayın ödüllü filmlere... Hollywood masum değildir!