Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AHMET ÖRS

Ninenizin yemediği hiçbir şeyi yemeyin

İnsanoğlunun ilk günden beri en temel ihtiyacını karşılamak için gösterdiği çaba, yani yemek yeme, hiçbir zaman bugünkü kadar girift olmamıştı. Açıklayayım; bir süredir canımızın çektiğini yiyemiyoruz. Parasızlıktan yiyemeyenleri kastetmiyorum. Çoğumuz yememiz gerekeni bize dikte eden hekimlere, diyet kitaplarına, medya ve beslenme uzmanlarına ya da gıda ambalajları üzerinde yazılı tavsiyelere uyabilmek uğruna kendimizi helak ediyoruz. Beynimize ne kadar biyokimya kavramının depolandığının farkında mısınız? Antioksidanlar, doymuş yağlar, Omega-3 yağ asitleri, karbonhidratlar, probiotikler gibi kavramların adını, bilimle uzaktan yakından ilgisi olmayanlarımız bile bilir. Bu kavramlar, 'sağlıklı beslenme'nin vazgeçilmez öğeleri haline geliyor; kurallara uyduğumuzda 'iyi beslendiğimizi' varsayıyoruz. Oysa hâlâ ne yememiz gerektiğini bilemiyoruz. Acaba yağlardan mı uzak durmalıyız, karbonhidratlara mı dikkat etmeliyiz? Ya mısır şurubu? Katkılı mısır gevrekleri çocuklarının dikkatlerini toplamalarını sağlayabilir, bazı margarinler gerçekten beni enfarktüsten koruyabilir mi? Beslenme savaşlarındaki birbirlerine düşman bütün tarafların birleştikleri tek bir temel kural var: Sebze, meyve ve kepekli tahıl ürünlerinden uzak duran, buna karşılık işlem görmüş gıdalar, et, yağ, şeker, rafine edilmemiş karbonhidratlardan oluşan Batılı beslenme tarzını benimseyen toplumlarda 'uygarlık hastalıkları' diye adlandırılan tip 2 diyabet, kalp-damar hastalıkları ve kansere yakalanma oranları çok yüksek. Buna karşılık geleneksel beslenme biçimini koruyabilen topluluklarda bu tür kronik hastalıklar fazla değil. Ana gıdaları fok yağı olan Eskimolarda, hemen tümüyle mısır ve fasulye ile beslenen Kızılderililerde, hayvan kanı gibi yoğun protein tüketen Massailerde bile uygarlık hastalıkları ender görülüyor. Bizim yöre mutfaklarımız gibi dengeli geleneksel beslenme düzenine sahip toplumlarda da öyle.

TEK BİR İDEAL BESLENME BİÇİMİ YOK
İnsanoğlu için tek bir ideal beslenme biçimi yok. Her şeyi tüketebilen insan binlerce yılda çok değişik gıdalara uyum sağlayabilmiş. Bunun tek istisnası, gelişme süreci içinde çok kısa bir zaman diliminde ortaya çıkan Batılı beslenme tarzı. Bu beslenme biçimi bizi hasta ediyor. İstatistikler, Batı tarzı beslenmeden geri adım atabilenlerin kısa sürede daha sağlıklı bir yaşama kavuşabildiğini ortaya koyuyor. İlk insanlar gibi beslenmenin erdemlerini savunduğumu düşünmeyin. Ben, insanların kuşaklar boyunca beslendikleri doğal gıdalara bir gün geri dönebilmelerini hayal ediyorum. Bu, hormonlarla, antibiyotiklerle doldurulmuş hayvanlardan, genleri ile oynanmış sebze ve meyvelerden, laboratuarlarda bir araya getirilmiş 'çağdaş!' ürünlerden uzak bir yeme içme dünyası. Bir yerde okudum: 'Ninenizin yemediği hiçbir şeyi siz de yemeyin!' yazıyordu. Sanırım sağlıklı yaşayabilmek için çıkar yol bu. Ama tanıtım, pazarlama, ambalaj ve kimya sanayinin egemen olduğu dünyamızda bunu başarabilir miyiz? Kuşkuluyum...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA