Türkiye'nin en iyi haber sitesi
METİN SEVER

'Püskevit açılımı': Bahçeli'deki çocuk imgesi

Renksiz seçim süreci Bahçeli'nin 'Püskevit açılımı' ile renklendi. Hepimizin tebessüm etmesine vesile oldu. 'Püskevit' arası lokumla çocukluğumuza gittik. Cezaevi günlerimizi hatırladık. İdarenin üzerimizde sopa kırmadığı ender zamanlarda 'püskevitleri' kat kat dizer, arasına krema dökerdik. Enfes olurdu. Mozaik pasta diyeceğim; ancak Türkeş'in "Ne mozaiği ulan," lafı aklıma gelince söylemekten imtina ediyorum!

***
Aslına bakarsanız, Bahçeli'nin hatasına takılmışlığım yok. Hepimiz sürçülisan edebiliriz. Benim ilgimi çeken, Bahçeli'deki çocuğun 'püskevit' isteme biçimi. "Bizde niye yok? Anne bana niye almıyorsunuz?" derkenki vücut dili. Mübarek çocuk, sanki birazdan kalkıp annenin kafasını gözünü yaracak! İnternette bu konuyla ilgili geyik gırla gidiyor. Bunlar birisi Küçük Emrah filmi ile yapılan remiks. 'Acıların çocuğu' ile Bahçeli'nin öfkeli çocuğu.
Bence doğru eşleştirme değil.
Bunlar ayrı sosyal, kültürel ve siyasi dönemlerin fotoğrafları.
***
Türk toplumunun 'acılı çocuk imgesi' ile ilişkisini hatırlamakta fayda var:
Kemalettin Tuğcu romanları malumunuz. Hepsi bir biçimde yetim kalmış, boynu bükük çocuklar teması ana konuydu. Boyacı çocuklar, çıraklar; adaletsizliğe rağmen evlerinin tüm sorumluluğunu üstlenmeye çalışırlardı.
Ya 60-70'lerdeki Yeşilçam filmleri: 'Ömercikler', 'Ayşecikler'. Onlar da bir biçimde hayatın sillesini yemiş, sarışın, temiz yüzlü çocuklardı.
Bir dönem kartpostal tezgahlarından hayatımıza giren 'Ağlayan Çocuk' posterini de unutmamak lazım. Popüler olmuştu. Yine temiz yüzlü ve sarışın olan gözü yaşlı bu çocuğu da çok sevmiştik. Neredeyse her dükkanda, her evde karşımıza çıkmaya başlamıştı.
Ve tabii ki 80'li yılların Küçük Emrah'ı. Artık sarışın çocuk yerini esmer ve kavruk çocuğa bırakmıştı.

***
Bu çocukların ortak özellikleri vardı: Hepsi tüm sefalete, acılara rağmen iyi, onurlu, erdemli ve sorumluluk sahibiydi.
Hepsi adil olmayan bir yaşamın simgesiydi. Dünyaya inat ayakta kalıyor, hınçtan çok onuru temsil ediyorlardı.
Ve toplum bu çocuk imgesini sevmişti:
Çünkü; "Çocukların bilgeliği, fedakarlığı ve direnci temsil ettiği bütün bu filmler aslında büyüklerin kendi kötü yazgılarını, ailevi olduğu kadar toplumsal da olan kendi iktidarsızlıklarını, kısacası kendi çocuk bırakılmışlarını sevme çabasının ifadesi" idi.
Çünkü;
"Yetersizlik duygusunun masumiyetle, masumiyetin kurtarıcılıkla özdeşleştirildiği bu sahneler, her türden yozlaşmışlığın; insanların ahlakını bozan paranın, şımarık zenginlerin, pavyonların ve batakhanelerin karşısına çıkarılan, küçük düşürülmüş bir yerel erdemin, bir arınma imkanının simgesi" idi. (Nurdan Gürbilek. Kötü Çocuk Türk kitabı.)
***
Evet, "çocuk toplum" da büyüyor. Geçen yıllarda 'acılı çocuk' imgesi terk edildi. Artık korktuğumuz sokak çocuklarımız, tinercilerimiz var. Bahçeli'nin çocuğu da bu nedenle 'acılı çocuk'tan farklı: Hınçlı, öfkeli. Ağız burun kırmaya hazır.
Bu ise sanırım başka bir yazı konusu.




YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA