Çetin Altan, geçtiğimiz günlerde bir yazısında konudan konuya ilmik atarken, 450 yıl önce yaşamış dünya edebiyatında ilk roman sayılan Pantagruel'i yazan Rabelais'e misafir olmuştu. "Rabelais, insanın, dış dünyayı algılamasını sağlayan beş duyusunu, tam olarak değerlendirilmesiyle ilgilenmişti. İlgilenmişti de ne yapmıştı? Bir şarap kadehini örnek almıştı. Şarap kadehini görüyorduk, elle tutuyorduk, şarabın tadını da, rayihasını da fark ediyorduk. Bir kadeh şarabı içerken, dört duyumuz birden hareketleniyordu. Sadece kulaklarımız, hiçbir şey duymuyor, öksüz kalıyordu. Bir kadeh şarabı içerken, kulaklarımızı da öksüz bırakmamalıydık. 16. yüzyılın dünya edebiyatına taht kurmuş yazarı Rabelais, şerefe kalkan kadehlerin birbirine 'çınn' diye vurulmasını başlatarak, kulakları da öksüzlükten kurtarmıştı."
İnsanın tüm duyularını kullandığı, hiçbir duyusunu öksüz bırakmadığı kaç davranışı var gerçekten. Galiba birincisi ve en temeli sevişmek! Tüm duyuların aynı anda yelkenler fora dediği an. 'Çınn' sesi dışarıdan bir desteğe gerek duymadan kendiliğinden çıkar. Ahenkli bir orkestra gibi.