Türkiye'nin en iyi haber sitesi
METİN SEVER

Yaşananları temize çekmek ve 1 Mayıs 77

"Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda Yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim Oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim Ben sende bütün aşklarımı temize çektim." Murathan Mungan'dan. Her insanın aşklarını, hayatını temize çekmek istediği anlar olmuştur. Galiba toplumların da böyle anları var. Ama istemek yetmiyor. O "ölü bir yılan gibi yatan geçmişle" yüzleşmek gerekiyor. Temize çekmek cesaret istiyor. İnsanlar için de toplumlar için de. Çünkü yaşananların bedelini sadece karşınızdakine yükleyerek yeni bir hayat kuramıyorsunuz. Ama insanlar da toplumlar da kendini kandırmaya teşne. 1 Mayıs 77 tartışmalarında bir kez daha görüldü bu. Sözde bir yüzleşme, temize çekme, tabuları kırma çabası var ama tartışmalar körün fili tarifini hatırlatıyor. Reha Muhtar'ın bir zamanlar 'Atina'dan bildirmesi' gibi, herkes 'alandan' bildiriyor. Bir toplumsal olayı açıklamak için alanda olmak yeterliymiş gibi. - Birisi filin hortumu tutmuş. "Alandaydım 'sol' ince uzun bir şeydi," diyor. Diğeri bacaklarını tutmuş. - "Ben alandaydım, 'sol' sütun gibidir" diye feveran ediyor. Kimsenin derdi temize çekmek, üzüm yemek değil. Herkes bağcıyı dövmenin peşinde.

***

Eğer gerçekten temize çekmek gibi bir niyet varsa, ilk iş, yaşanları sadece kendi pencerenizden görmekten vazgeçmek olmalı. Çünkü hayat matruşka gibidir. Sadece üstekine bakarak, açmadan, diğer parçaları görmeden anlamak mümkün olmaz. Kürt meselesini dünden bugüne bütün matruşkalarıyla incelemezseniz, sadece "PKK'lı terörü" olarak görürsünüz. Ama yanılırsınız. Bu ülkenin tarihine, devlet yapısına, kont-gerillasına, CIA ilişkilerine, uluslararası kamplaşmalara bakmadan da solu ve 1 Mayıs 77'yi anlayamazsınız. Bu nedenle bu konudaki doğru soru, "1 Mayıs alanında ilk kurşunu kim attı?" değil. O sadece bir sonuç. Çünkü ilk kurşunu, Taylan Özgür'ü kim öldürdüyse o attı. Cavit Orhan Tütengil'i, Bedrettin Cömert'i Bedri Karafakioğlu'nu, Cevat Yurdakul'u, Abdi İpekçi'yi ve daha onlarcasını kim öldürdüyse, ilk kuruşunu o sıktı. Grev çadırlarını kim kurşunladıysa, Maraş katliamını, Çorum saldırılarını kim yaptıysa, ülkücüleri komando kamplarında kimler örgütlediyse onlar. CIA ve kontrgerilla. Bu liste daha da uzayabilir. Yani bizzat devlet eliyle örgütlenen bir şiddet ortamından söz ediyoruz. Bu koşulları göz ardı ederek 'sol-şiddet ilişkisini' tartışamazsınız.

***

Yani solcular "şiddet düşkünü" adamlar değildi. Yaratılan ve beslenen şiddet ortamında sürüklendiler. Ve bedelini ödediler. Bumerang döndü ve kendisini de vurdu. Fraksiyonlar arası çatışmalar yaşandı. Aynı grup içindeki insanlar birbirini öldürdü. Evet, 'sol'un temize çekmesi gereken bir sayfasıdır burası. 'Sol' bundan kaçarak yeni bir hayat kuramaz. Ama bir dönemin günahlarını sol üzerinden 'temize çekmeye' çalışmak çok farklı bir şey. Doğru ve adil değil. 1 Mayıs'ı sadece solculara, Madımak'ı sadece Aziz Nesin'e, Kürt meselesini sadece PKK'ya, Ermeni meselesini milliyetçi Ermeniler'e 6-7 Eylül olaylarını Rumlarla temize çekmek isteyebilirsiniz. Veya tüm suçu sadece devlete yükleyebilirsiniz. Ama hepsi aynı yere çıkar: "Yorgun, kirli ve umutsuz geçmişle" yeni bir hayat kurulamaz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA