Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BÜNYAMİN BEZCİ

Sol Popülizmin Cool Hali: Türkiye İşçi Partisi

Sol popülizm, sınıf bilincinden yoksun bir anti-elitizmdir. Sol popülizmin sokaktan çekilmiş, varoluşunu internet ekolojisinde gerçekleştiren hali de 2017 sonrası yeniden kurulan TİP olarak karşımızdadır. Bir taraftan daha etkili diğer taraftan daha zahmetsiz cool bir solculuk olarak Türk siyasetinin yeni bir fenomeni olarak dikkat çekmektedir. Aslında TİP'in görünürlüğünü sağlayan HDP'nin adını bile duymadığımız küçük sol partilere "Türkiyelileşme stratejisi" bağlamında parlamentoda yer açması olmuştur. TİP milletvekilleri bu fırsatı en iyi kullananlar arasında oldu. 1965 seçimleri sonrasında ilk TİP'in parlamento çatısı altındaki performansını hatırlatan sempatiyi sosyal medyanın sağladığı imkanlarla mümkün kıldılar. Fakat içinden çıktıkları kabuğu beğenmeyen bir tavırla aynı ittifakta yer aldıkları HDP ile beraber Yeşil Sol Parti (YSP) listelerine girmediler.

TİP'in YSP listelerinde HDP'in ısrarına rağmen yer almaktan imtina etmesi aslında HDP'in Türkiyelileşme stratejisini sıkıntıya sokmaktadır. Emek ve Özgürlük İttifakının seçim mahalli olarak HDP yerine YSP'yi tercih etmesi ise sadece kapatma davasından kaçınma ile açıklanamaz. YSP Türkiyelileşme stratejisinin bir aşaması olduğu kadar özellikle Batı kamuoyuna verilmesi gereken demokratiklik mesajıdır. TİP'in HDP ile aynı çatı altına girmektense adeta evin önündeki sundurmayı tercih etmesi mesajların ilki olan "Türkiyelileşme" iddiasının sınırlarını çizerken, Batı kamuoyuna verilen demokratikleşme mesajına ise ortak olunduğunun göstergesi olarak okunabilir. Bu arada Türk solunun demokratikliği laikçilik olarak anladığının altını da çizmek gerekiyor. Kemalistlik, anti-emperyalizm, sınıfsallık, devrim konularında her daim anlaşamasalar da laikçilik Türk solunun fraksiyonlarının ortak paydasıdır. Zira Türk solunun hassasiyeti eşitlikten ziyade özgürlüktür. Özgürlük ise onlar için daha ziyade seküler yaşam tarzının korunması demektir. Bu nedenle Türk solu sınıfsal olarak işçilerden daha çok yaşam tarzı hassasiyetine sahip beyaz yakalı orta sınıftan destek bulmaktadır.

TİP'in yeni versiyonu ise 60'lardaki vicdan sosyalistlerinden farklıdır. 60'larda Kemalist ailelerin vicdanlı çocukları ideolojik bağlamda sosyalistleşirken Kemalist bir stratejiyle yukarıdan aşağı toplumu değiştirmeyi düşünmüşlerdi. Günümüz TİP'i ise mavi yakalılardan ziyade beyaz yakalı muhaliflerin patronlardan çok iktidara yönelmiş anti-elitizmidir. Oysa sosyalist teori siyasal iktidarı da sermayenin bir parçası olarak görür. Asıl hedef sermaye iken yeni TİP'in en önemli desteği sermayeden gelmektedir. Dahası kimi patronların da doksanlardaki Yeni Demokrasi Hareketi gibi sempatisini kazanmaktadır. Farkı ise YDH, liberallerin solculaşmasıyken bugün TİP, solun liberalleşmesidir. Zira onlar için de özgürlük, eşitliğin önündedir. TİP lideri Erkan Baş'ın "Yaşamak için Sosyalizm" sloganı/kitabı yaşamın kendisini kutsayarak teoriden arınmış fedakârlık gerektirmeyen bir özgürlüğü imlemektedir. TİP siyaseti 60'lardaki idealist komünistler gibi gelecekte kurulacak bir özgür dünya için kendilerini feda etmekten ziyade anı özgürce yaşayan bir cool ergenlik halidir.

Soğuk savaş sonrası Türk solunda neoliberal dönemin motive edici kitlesi Kürtçülerdi. 1991 seçimlerinde parlamento ile tanışan bu kitle zamanla solun küçük fraksiyonlarını ve popüler isimlerini yanına katarak Türkiyelileşme stratejisini geliştirmişti. Fakat aynı HDP, Gezi Parkı'nın yarattığı yeni toplumsal hareketten beslense de kurumsal olarak mesafeli kaldı. Yeni toplumsal hareketlerin politik sinerjisi sol fraksiyonlarda eski tartışmaları yeniden tetikledi. Teoriye sadık kalarak sınıfsal bir devrimi mi bekleyecekler yoksa yeni toplumsal hareketlerin yarattığı kitlesel mobilizasyonu devrimi çağırmak için mi kullanacaklar. Devrimi bekleyen Ortodokslar TKP'de kalırken devrimin gelişini hızlandırmaya çalışanlar TİP'e geçti. Dahası artık devrimin yeni bir toplumsal kitlesi oluştuğundan Kürtçülere de o kadar ihtiyaç kalmamıştı. Hatta devrimin ayak seslerini işittiğini düşünen liberteryen sosyalist ÖDP de kendini artık anti-emperyalist, laik, devletçi bir Sol Parti'ye dönüştürmenin zamanı geldiğini düşündü.

Bu bağlamda sol fraksiyonlar içinde belirgin dört farklı eğilim oluştu. Birincisi ana kitleyi halen koruyan etnik ve kimlik odaklı Kürtçü siyasettir. İkincisi solun teorisine sadık kalan ve devrim için kitlesini bekleyen Ortodoks solculardır. Kimi Kemalizm ile Sosyalizmi birleştirmeye çalışan, kimi evrensel devrimden ve devletçilikten yana olan Ortodoks solun tek anlaştığı konu ise laikçiliktir. Üçüncü fraksiyon ise mutedil uzlaşımcılardır. Mithat Sancar, Erol Katırcıoğlu gibi çoğu sol liberal olan uzlaşımcılar demokratik laik bir siyasetin imkânını solun örgütsel birliğinde aramaktadır. Dördüncü fraksiyon ise kitlesel yeni toplumsal hareketlerin cazibesine kapılmış, her şeye karşı olma dışında bir iktidar önerileri olmayan ergenlikten pek çıkamamış aktivistlerdir. Bu yeni kitlenin temsilcisi de TİP'dir.

Fraksiyonlar içinde son dönemlerde en çok popülerliği yakalayan ise dört milletvekilinin sosyal medya gücüyle TİP oldu. Adeta TİP'in yeni Rosa Luxemburg'u Sera Kadıgil, yeni Lenin'i Erkan Baş, yeni Troçki'si Barış Atay gibiydi. Fakat hareketin Marx'ı Metin Çulhaoğlu'nun kaybı TİP'i teoriden ziyade pratikten beslenen bir harekete dönüştürdü. Zira yeniden kurulurken partinin teoriyle bağını kuran Çulhaoğlu idi. Geri kalanlar ise sadece farklı mağduriyetlerin oluşturduğu kitlelerin mobilizasyonunu sosyal medya yoluyla anti-elitist bir adalet arayışına dönüştürmeye çalıştılar. Çulhaoğlu sonrası TİP'in ergen aktivistleri için artık sokak, sosyal medyaydı. Konforlu bir "her şeye karşı" siyasetini sosyal medya üzerinden kurmak zor olmadı. Her ne kadar anti-elitist görünse de pek de eşitlikçi olmayan, seküler yaşam tarzının korunmasına adanmış, konforlu yeni toplumsal hareketin alıcıları da doğal olarak burjuva sınıfından çıktı. Özellikle büyük şehirlerin mutena semtlerinde otoritenin her türlüsüne karşı olan ergenlerde, onur yürüyüşleri yasaklanan LGBT'lilerde, Gezi Parkı'ında buluşan anti-siyasal toplumsallıkta kitlesel bir destek oluştu. Hatta İstanbul kaçkını Bodrum-Marmaris ahalisinde de umut görmüş olacaklar ki Mehmet Aslantuğ gibi popüler bir ismi de Muğla'dan aday yaparken Antalya'yı da favorilerine aldıklarını ciddi adaylarla gösterdiler.

TİP'in muhtemelen çoktan aştığı ikilemi kurucu ruhunda Çulhaoğlu gibi teorisi güçlü birinin izleri olmasıdır. Bir ikilem olarak yeni toplumsal hareketlerle ivme kazanan bir sosyalist devrim düşü giderek burjuva desteği artan yeni TİP için gerilerde kaldı. Ayrıca sosyal medyanın popüler desteğiyle parlamentoda daha çok gürültü çıkarsınlar diye TİP'in arkasında milletvekili çıkartabilecek bir rüzgâr da yaratıldı. Her ne kadar HDP'in Türkiyelileşmesine mal olacak olsa da TİP'in popüler şovları siyasete hareketlilik katacaktır. TİP'in kazandıkları CHP'nin, HDP'nin hatta DEVA'nın kaybettikleridir. CHP'lilerin gençleri, HDP'nin kentlileri ve DEVA'ya gidebilecek olan Gezi Parkı'nın muhafazakâr liberal aktivistleri parlamentodaki hareketi berekete tercih ettiklerinden her şeye karşı TİP'i destekliyorlar.

Yeni siyasi denklemin muhtemel kaybedenlerinden biri de HDP olacaktır. HDP'ye yönelen CHP'in emanet oylarının bir kısmı son seçimlerde kazanma ihtimali güçlenen CHP'ye dönerken bir kısmı da TİP'e yönelebilir. Dahası zaten muhafazakâr Kürtlerde karşılık bulmakta zorlanan HDP, kentli ve genç seçmenlerini de Demirtaş gibi popüler bir siyasi figüre rağmen TİP'e kaptırabilir. Böylesi bir durumda HDP, Yeşil Sol ile birlikte yeni bir çatı oluşturayım ve azalmadan çoğalayım derken tamamen Kürtçü bir siyasete hapsolabilir. TİP yeni konseptiyle başarırsa sol da kitlesel bir destek için mutlaka Kürtçü siyasete dayanma zorunluluğundan kurtulmuş olacaktır. Yeni toplumsal hareketler kitlenin yeni sol motivasyonu olacaktır.

Yeni revizyonist solun HDP destekli Yeşil Sol'da mı yoksa sosyal medya destekli TİP'te mi güçleneceğini zaman gösterecektir. Radikal solu ve Kürtçü siyaseti meşru kılan biraz da CHP'nin kapılarını siyasal iktidarı sarsmak adına bu tarafa açık tutmasıdır. Seçimi kazanan CHP'nin kapıları kapatamayacağı açık olsa da seçimi kaybeden bir CHP'nin kapıları açık bırakıp bırakmayacağını da içinde kalan Kemalistler belirleyecektir. Muhtemelen Kemalistler, Milliyetçiler de Kürtçü siyasete kapıları kaparken iktidar olma uğruna ittifak oluşturdukları muhafazakârlardan da kurtulacaktır. Böylesi bir CHP siyasetine rengini kazandıran da laikçilikte anlaştıkları çok renkli TİP olabilir. HDP'nin "kızıldan yeşile" politikası ise, popülist yeni TİP'in "gökkuşağı renkleriyle" akamete uğrayabilir. HDP, artık tek alternatif olmaktan çıkmıştır. Fakat yerini de popülist TİP'in doldurması imkansızdır. Görünen ittifaka rağmen solda alışık olunan yeni bir bölünme hattıdır; Kitlesel olarak Kürtçülüğe yaslananlar ile popülist toplumsal hareketlere yaslananlar arasında.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA