Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Hava tebdili

Diyelim bekârsınız. Katıldığınız bir TV canlı yayın tartışmasında size sataşan kişi "Şiddete düşkündür, eşini döver" dedi. Ne yaparsınız?
Bir seçenek onun sözünü bitirmesini bekledikten sonra gülümseyerek ve alçak sesle şöyle bir karşılık vermektir:
"Muhatabımın ağzı iyi laf yapıyor ama tezlerinde maddi hatalar var. Örneğin eşimi dövdüğümü söyledi. Yazık ki beni beğenen kimse çıkmadı henüz. Evli değilim."
İnsanlar güler; puan kazanırsınız. Öyle yapmayıp da suçlamayı duyar duymaz "Namussuz müfteri, alçak köpek!" diye yerinizden fırlarsanız ne olur?
Karşınızdaki de "Köpek sensin!" narasıyla sataşmayı fiziksel alana aktarırsa yayın aksar, tartışma konusu güme gider, sizin medeni durumunuz bile havada kalır.
Haklı çıkmayı gerçekleri açığa çıkarmaktan önemli sayma, ille birilerini suçlayarak yandaş tribünlerden alkış toplama tutkumuz yüzünden Türkiye'de çoğu tartışma öyle sonuçlanıyor.

***

Birçok meslektaş gibi, yargı reformunun gerekli olduğunu vurguladım geçen gün burada.
İki gün sonra Cumhurbaşkanı'nın aynı dileği dile getirdiği açıklandı. "Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı" Sabih Kanadoğlu ise öyle düşünmüyor.
Olabilir. "Şu şu nedenlerle, bence bugün yargı reformu gerekli değil" der. Tartışılır.
Ama bir de görüş açıklıyor: "Yargı reformu istemek siyasi iktidara verilen destek niteliğindedir." Çünkü bağımlı yargı yaratma çabası varmış.
O da olabilir. Yargıyı bağımsız kılmanın yollarını birlikte araştırırız.
Bu konularda konuştuğum herkes ülkemizdeki adalet dağıtımında yetersizlik ve aksaklıklar olduğunu söylüyor, kısa sürede düzeltme istiyor.
İktidarı destekleme derdinde mi hepsi?
Öfkenin baldan tatlı olduğu söylenir ama insanların türlü oyunla birbirine düşürülmesine çalışıldığı ortamlarda öfke zehirden tehlikelidir.
O durumlarda bağışlayıcı olmak, görüş ayrılıklarını kan davasına dönüştürmekten kaçınmaktır panzehir.
İktidar milletvekillerinden Avni Doğan "Halkı 40 yıldır fişlediler, şimdi fişleme sırası bizde" dedi.
İnsanları "Bizden olanlar, olmayanlar" diye ayırıp kayda geçirmek en kalıcı ve zararlı bölücülüktür.
Bereket versin partisinin Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik hemen devreye girip öyle bir uygulama ya da niyetleri olmadığını açıklamayı gerekli gördü. Avni Doğan da geri aldı sözünü.
Çok olumlu bir belirti. Kamuoyumuzun gözünde neyin puan götürüp neyin getirdiği artık iyice anlaşıldı demektir.
***

Toplumumuzun kimi kesimleri arasındaki (sınıfsal olmaması bakımından) anlamsız ve gereksiz dargınlık ya da kopuklukları giderecek bütün girişimler yararlıdır.
Açılımlar gündeme geldiğinde sanatımıza o doğrultuda büyük görev düştüğünü yazmıştım. Başbakan Erdoğan'ın toplumu etkileyebilecek birçok "ünlü" ile toplantı yaparak köprü kurması iyi oldu. Sağlıklı sonuçlar verecektir.
Ancak, eksik kalmaması için, ötesi de var. Güzel dilimiz yazık ki kültür konularında yetersiz kalabiliyor. Gelişmiş ülkelerde Picasso ile Madonna karıştırılmaz; ikincisine "entertainer" (eğlendirici) denir, "artist" değil. Bizde ise iki işi yapan da "sanatçı".
İyi niyetli bütün vatandaşların destekleyeceği atılımlar için aydın çevrelerle yöneticilerin el ele verebilmesi şart.
Kardeşliklerin vurgulanması yönünde İbrahim Balaban gibiler sergi açsa, Fazıl Say gibiler beste yapsa, Genco Erkal gibiler salonlarda coşku yaratsa... Magazin haberlerinin yanı sıra gazetelerin ve televizyonların kültür yayınlarında alkış kopsa... Sevinmez misiniz?
Temizlenen havada birbirimizi fişlemek de zorlaşır, şişlemek de.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA