Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Saygıya saygı

(Bir öğretmene mektup.)

Hanımefendi,
Sizi kutlarım. Bir yabancı dili çocuklara çok iyi öğretiyorsunuz. Yedinci sınıftaki kimi öğrencilerinizin bilgi düzeyi şaşırttı beni. Tam o yaşta bütün ders yılı boyunca sırf o dili -hem de yabancılardan- öğrenmemizi sağlayan bir hazırlık sınıfındaydım ve sizin öğrencileriniz kadar mesafe almamıştım. Bravo!
Onlara geçen hafta ilginç konulu bir ödev vermişsiniz:
"Bir okul kuracak olsanız, orada gözetilecek ne kurallar koyarsınız?"
Öğrencilerinizden biri sizin okulunuzun kurucusunun eğitim felsefesini evde söz konusu eden babasından duymuş, üstünde düşünmüş, çok beğenmiş. Yazdığı ödevdeki ilk dört kural şöyle (dilimize ben çeviriyorum):
Okulumuz size yalnız bilgi vermeyecektir. Onu kitaplardan ve internetten de edinebilirsiniz. Düşünmeyi öğrenmenizi istiyoruz.
O hüneri öğrenciler kadar öğretmenlerin de geliştirerek edinmeleri gerekir.
Anlamadığınız bir şey varsa susmayın. Soru sorun.
Tartışmadan kaçınmayın. Aklınızın yatmadığı bir şeyle karşılaşırsanız sesinizi yükseltin. Babası da oğlanın ödevini beğenmiş. "Aferin ulan, 100 alırsın bununla" demiş.

***

Gelgelelim cuma günü okuldan dönüşünde çocuğun ağzını bıçak açmıyormuş. Durgunluğunun nedeni sorulunca gözleri dolmuş, ama suskun kalmış. Üstüne varılınca da "Gelecek sene başka okula gitmek istiyorum" demekle yetinmiş.
Okulunu çok sevdiği bilindiği için şaşıran ailenin ısrarıyla neden sonra anlaşılabilmiş olay.
Siz ödevi okuyunca kızmış, kırık not vermiş ve bütün sınıfın önünde "Sen bunu internetten olduğu gibi indirmişsin" demişsiniz.
Öğrenciniz yazdığı kurallara uyarak mantıklı bir öneride bulunmuş:
"Efendim, yazdıklarımdan bölümlerle Google'a girin lütfen. Öyle bir şey varsa görürsünüz."
Bu nedense sizi daha da çok kızdırmış. "Bir de konuşuyorsun, saygısızlık etme!" diye azarlamışsınız öğrencinizi.
***

Saygının önemini vurgulamakta çok haklısınız.
Dünya sevgiye pek değer verir görünüyor. Şarkılarda, romanlarda, filmlerde, dizilerde geçilmiyor onun lafından. Yazık ki o nimetin kıtlığı var. Çünkü, zorla güzellik olamayacağı gibi, sevip sevmemek de insanın elinde değildir. Bilinçle ve niyetle sevgi üretilemez.
Saygı ise irade ürünüdür. Öğrenilir, geliştirilir, çoğaltılır. En çok da nesiller arasında - tek değil, çift yönlü- yaratılması yararlı olur. Öyle bir karşılıklı özenin iki yönlü sevgi pekiştirmek gibi bir hayrı da görülür.
Bugünlerde yayımlanmasına katkı sağladığım kitaplardan birinin adı "Ana-Babalık Sanatı". Arka kapağındaki yazının bir bölümü şöyle:
"Büyüklerin birbirlerine yolladıkları mesajların pek çoğu 'sevgiler, saygılar' diye biter. Çocuklarla ilişkilerimizde ise bu iki kavram ayrı düşer genellikle; onlara sevgi verir, karşılığında saygı bekleriz. İdeal olan, ikisini iki yönde birleştirmektir. Çocuğunuza saygılı davranırsanız, onun da size sevgisinin doruğa çıktığını görürsünüz."
Sizin gibi öğretimde başarılı öğretmenlerin eğitimde de daha iyi sonuçlar alabilmesine yarar sağlaması umuduyla o gerçeği dikkatinize sundum.
Alanınızdaki bozuk sistem içinde ve günümüz koşullarında işinizin ne güç, çoğu zaman da ne nankör uğraş olduğunu biliyorum. Sabır ve sebatınızı alkışlarım.
Sevgiler, saygılarla.
***

Çevrede "Onu severim ama" diye başlayan sözlerle çamura batırılmamış insan bırakmama geleneğimizin bağımlısı saygı yoksullarına not:
Yukarıda sözü edilen kişilerarası ilişki kuralının yetişkinler için de geçerli olduğunu vurgulamaya gerek yok, değil mi?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA