Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Tevekküle güle güle!

Dilimiz zenginleşiyor. Bir sözel simge daha kazandık: Angus.
Sığır türlerinden birinin adı ama, "Angusluk" ya da "Anguslaşma" gibi uzantılarla hayvancılık terminolojimizin dışına taştı çabucak. Oğullarına "Anguslarım benim" diyen bir anne haber konusu oldu.
Özelliği ne yeni büyükbaşımızın?
Ercan Akyol'un dünkü karikatüründe, kocaman bir Angus heykelinin çevresine toplanmış kalabalığa nutuk çekiliyor:
"O asla teslimiyetçi değildi. Ondaki mücadele azmini ve kararlılığı örnek almalıyız."
Her Kurban Bayramı'nda eli bıçaklı kasapların önünde yere uzanmış mütevekkil hayvan görüntüleri çizilir; ekranlarda kurbanların başka acıklı hallerini seyrederiz. Bu yıl Angusların devreye girmesi tabloyu değiştirdi. En etkin savunmanın saldırı olduğunu bilir gibi davrandı ithal boğalar. Firar denemeleri bile farklıydı.
Benim 2010 boğa güreşleri sezonumuzdan aklımda kalacak en ilginç görüntü şu: eli bıçaklı adamlar hayvan peşinde ama kayıkla. Çünkü özgürlükçü Angus başını almış, suda gidiyor.
Resimaltında da o adamlardan birinin şöyle buyurduğu bilgisi var: "Bunlar hayvan değil, canavar."
Evet, hayvanı boğazlamak için elinde bıçakla karada ve suda peşine düşmüş türdeşimiz eşref-i mahlukat da, canını kurtarmak isteyen Angus canavar!
Yine yabancıların bir sözü geliyor aklıma: "Bu ne namussuz hayvan! Üstüne saldırılınca kendini korumaya kalkıyor."


***
İçimde niçin ciddi bir Angus sempatisinin filizlenmeye başladığını anlamaya çalışıyordum. Hatta o sığır türünün özelliklerini merak edip araştırdım, ilginç bilgilere ulaştım. Örneğin:
Gözleri iyi görürmüş Angusların. Başka cins sığırlarda çok yaygın olan göz hastalıklarına onlarda pek rastlanmazmış.
NATO'nun Lizbon zirvesine ilişkin haberleri izler ve Batı ile ilişkilerimiz üstüne kafa yorarken birden jetonum düştü, bilinçaltımda Angusların niçin önem kazandığını anlayıverdim:
Onlardan örnek almamızı istiyorum!
Atatürk'ün ölümünden sonra hep uysal koyun olduk Avrupa ve Amerika'nın karşısında.
Soğuk savaşta Türkiye'yi ileri karakol gibi kullandılar. Demiryollarından vazgeçip otomotive ağırlık vermemizi, falan şeyi ekip filan şeyi ekmememizi, falan yere asker gönderip filan yerdeki düşmanlarımızı görmezden gelmemizi istediler. Topraklarımızda üs kurdular, gözlerine kestirdikleri yere diledikleri füzeleri yerleştirdiler. İçimizi karıştırdılar, darbeler yaptırdılar.
Hepsini sineye çektik. Kaderimizdi sanki. Durumun bilincine bile varamıyorduk. "İleri ve üstün" Batı karşısında güçsüzlük psikolojisine batık kamuoyumuz göz hastalığına yakalanmış sığır gibi körleşmişti.
İlk Anguslaşmamız, gözümüzü açıp direnişe geçmemiz Kıbrıs'a çıkarak, ikincisi de Bush'un Irak haydutluğunu topraklarımızdan başlatmasına hayır diyerek oldu. O gün bugün Batı ile az ya da çok papazız.
Mütareke basını ağzıyla "Aman büyük devletleri sinirlendirmeyelim, her isteklerine uyalım" diyenlerimiz var hâlâ. Boynuzsuz ama sağlıklı gözlü, kendi esenlikleri konusunda bilinçli, gereken yerde direnecek kadar yürekli Anguslardan utanmalarını diliyorum.

***
Son cumhurbaşkanı seçimlerinde Sarkozy'ye yenilen Sosyalist aday Segolene Royal Fransa'daki bir davette ana muhalefet partisi liderimize "Türkiye'yi desteklemem seçimi kaybetmemin nedenlerinden biri" dedi.
Kısa vadeli oy hesabı yapmayan politikacı ve yorumcuların görüp dile getirdiği gibi, ülkemizin Avrupa üyeliği Fransa'nın da temel çıkarlarına uygundur.
Akıllı, sorumlu ve etkili Fransız liderlerin bunu kendi halklarına anlatabilmeleri gerekir.
Ben Kılıçdaroğlu'nun yerinde olsaydım hanıma şöyle derdim gülümseyerek:
"Siz doğruları söylediğiniz halde halkınız durumu kavrayamıyorsa, anlayışı öylesine kıt bir kitlenin başında bulunmayı niçin istiyorsunuz? Seçim yenilginiz üzülecek bir şey değil. Geçmiş olsun madam."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA