Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Tombik olmak, olmamak... İşte sorun!

İnsanın adı çıkacağına canı çıksın derler.
Ülkelerin kolay kolay canı çıkmaz; ama adlarının çıktığı oluyor. Bizim neyle dünyaya nam salmış bulunduğumuzun ilginç bir belirtisine rastladım.
Aljazeera muhabiri bir kızcağız olmayacak işe soyunmuş, Libya diktatörünün oğlu -ve galiba halen ülkesinin en etkin yöneticisi- Seyfülislam ile röportaj yaparken ahlak dersleri vermeye girişmişti.
Demokrasinin yararlarını anlatıyor, iktidar uğruna kavga dövüş çıkararak bir yere varılamayacağını söylüyor, bir yönetimin kendi vatandaşlarına karşı kaba güç kullanmasının ayıbını vurguluyordu. "Siz eğitimli bir gençsiniz, reform yanlısıydınız," dedi. "Niçin yapmadınız?"
Mantığa karşı zırh kuşanmış, "Libya'yı Türklere ve İtalyanlara bırakmamaya" ahdetmiş, burnu havada delikanlı rahattı. Omuz silkti.
"Reform yapacaktım ama bırakmadılar. Bütün dünya üstümüze çullandı."
"Bütün dünya değil. Türkiye ile aranız iyi. Ama bakın, onların başbakanı da bir yönetimin kendi yurttaşlarıyla çatışarak iktidarda kalamayacağını söyledi."
"Türkler kendilerine baksınlar. Topla, tankla, uçaklarla Kürtleri bombaladılar yıllarca."
Karşı tezin en zayıf noktasını yakalamış gibi gözleri parladı kızın. Yerinden doğrulup yüzünü Seyfülislam'ın yüzüne yaklaştırarak "Evet!" dedi. "Bombaladılar. Sonra? Onun çıkmaz yol olduğu görüldü. Şimdi konuşuyorlar."
Muhatabı o noktada haksızlığı kabul edercesine başını salladı. Ben de anladım ki Türkiye'nin durumundan dünyanın aldığı en büyük ders kavga dövüşün çıkmaz yol olduğu.

***

Biz kendi denemelerimizden aldık mı o dersi? Neredeee! Ülkeyi tekmeli boks ringine çeviren dalaşlar sürüyor. Yalnız Türkler Kürtlerle değil, Kürtler Kürtlerle, Türkler Türklerle gırtlak gırtlağa büsbütün.
Kavgalar sınıfsal çatışma olsa, açın toktan hak arama derdinden kaynaklansa anlayacağım.
Hayır, en çetin çekişmeler karnı tok, sırtı pek kişiler arasında. "Arpası fazla geldi" sözümüzü akla getirircesine. Aylık geliri on binin üstünde politikacılar, onlardan da kat kat fazla kazanan kalemşorlar birbirlerinin gözünü oyacaklar.
(O ikincilerden "kanaat önderleri" diye söz edilmiyor mu, acıyorum öyle kargaların kılavuzluğuna kalmış kamuoyu kesimlerimize. Sevsinler her gün ısıtılan temcit pilavı kanaatleri!)
Başka kesimlerin yorum satırlarında da insanı gülümseten fazilet öğütlerine rastlanmakta. Her zaman yüce adaletin tecellisi sabırla beklenmeliymiş efendim.
İyi de, kağıtların okunup kanaatlere varılmasıyla kürsülerden adalet akması kaç hafta, kaç ay, kaç yıl sürer? Sonuçta ne biçim adalet olur o? (Ben ömrüm boyunca oralardan insanlara ne yüce kazıklar armağan edildiğini gördüm!)
Patlamayın efendim. Bekleyin de görün. Sabredin.
(Sabrın hangi sevimli yaratığın meziyeti olduğunu belirten sözümüzü unuttuk mu sanılıyor?)
Bekleyin demek kolay. Gerekiyorsa beklenir tabii. Ama sıcak evlerde koltuklara gömülüp sohbet ederek beklemek ile penceresi demirli odalarda tek başına soğuktan titreyerek beklemek arasında biraz fark var.
***

Büyük oğlumun Karadeniz kıyısı Yalıköy'de çiftliğimsi bir yerde "doğa denemeleri" yaptığını, geçen yaz oralarda yakalanan bir yaban domuzu yavrusunu tavuk gibi kümeste beslediğini anlatmıştım.
Şakası olmayan, saldırırsa insan öldürebilen bir vahşi hayvan diye bilinir yaban domuzu. Üstüne varılınca gerçekten öyledir. Ama Yalıköy'deki büyüyüp koca domuz olurken dostluk kurdu insanla. Köpeklere, keçilere, kazlara da alıştı. Tombik diye adı bile var. Kümesten çıkarılıp serbest bırakıldı.
Güzelce, mutlu mutlu dolaşıyor ortalıkta.
Fazla hayalci bir doğa denemesi mi olur onu örnek almak?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA