Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

İşgal

Erozyonların en tehlikelisi onur aşınmasıdır. O sözcük gülünç duruma düşürülürse değerler altüst olur.
Semtin kabadayısı bir eve yerleşir, hanımı zevciyle açıkça paylaşırsa...
O koca mahalle kahvesinde "Komşum karıma iyi gözle bakmıyor, benim gibi şerefli adam buna dayanamaz" diye konuşursa... Dinleyenler de yakınmaya hak verirse... Oralardaki namus anlayışı kargaşa içinde demektir.
Ulusal onurun korunması en az aile düzeninin kollanması kadar özen ister. Ama o kavramın tepetaklak edildiği oluyor da, komiklik normal karşılanıyor uluslararası kamuoyunda.
Irak Başbakanı "Türkiye iç işlerimize karışıyor" diye yakındı. Nerede, kiminle konuşurken dile getirdi bu şikâyeti? Amerika'da, oranın başkanına dert yanarken!
O Amerika ki, Irak'ın iç işlerine değil, iç organlarına el atmış, tanklarla başkentine dalıp yüz binlerce can almış, yıllar yılı emirle rotasını çizdirmiş. Şimdi "Kesem zorlanıyor, gideyim ama yine de buralarda sözüm geçsin" derdinde. Usturuplu tas tarak toplama için Türkiye'den yardım bekliyor.
Bağımsızlık meraklısı el Maliki özgürlük savunucusu Sam Amca'sına bizim kulağımızı çektirecek... (Aslında kişisel hesaplar yapıyor. Orası ayrı konu.)
Dışişleri'mize satranç sabrı ve özeni dilerim.

***

Doğru mu, bilmiyorum. Azeriler "Uçak indi" anlamında "Düştü" derlermiş. O dil farkının hesaba katılmasından önce uçaklarında "Düşüyoruz" anonsunu duyan Türk yolcuların telaşlandığı anlatılır.
Bugünlerde dil değil de habercilik konusunda bir karışıklık yaşanmakta medyamızda.
İran'ın bir Amerikan insansız uçağını "düşürdüğü" bildirildi. Oysa düşürülmedi, İran'a indirildi uçak.
Nasıl mı? Siber yoldan.Yani bilgisayar başında oturarak gerekli şifreleri çözen, kodları kıran İranlı siber savaşçılar Amerikalı uzmanları yenmiş, silah ateşlemeden müthiş bir zafer kazanmışlar.
Evet, müthiş. Sırf sapasağlam ele geçirdikleri aracı klonlayabilecekleri, bir sürü benzerini hasımlarına karşı kullanabilecekleri için değil. Olayın anlamı ve kapsamı çok daha geniş. Ucunun en somut biçimde bize de dokunabileceğini düşündürecek kadar.
Teknik becerileri gerçekten o düzeye geliyorsa, yarın öbür gün Kuzey Kore'nin Japonya'ya, Çin'in Tayvan'a, Pakistan'ın Hindistan'a atacağı bir füzeyi de rota saptırmasıyla Malatya'ya "indirebilirler".
Silahlı kuvvetlerimiz bünyesinde bir siber savaş bölümünün oluşturulacağı açıklanmıştı. Umarım "Bedel ne kadar, yaş kaç?" gibi tartışmalar yüzünden gecikmiyordur.
Öyle bir ihmalin bedeli çok ağır olur.
***

Politikada, bırakın dürüstlüğü, kurnazlık bile "halkın yanında olma" ilkesine bağlılık gerektirir. Bir başka yararlı özellik de hasımları bölme becerisidir.
Öyle yapamayıp onların arasındaki karşıtları birleştirmek ise siyasal akılsızlıkların en büyüğüdür.
Bizim solcu geçinenlerimizin bir bölümü halkımızı en duyarlı yerinden yaralayarak da onunla kol kola olabileceklerine inanır gibi gittiler, Batı'nın şımarık çocuğu Güney Kıbrıs Rumlarının yanında yer aldılar. Saldırgan dediler oradaki darbeci faşistlerle çarpışırken kanını dökmüş olan askerimize.
Şimdi Kürt sorununun insanca bir çözüme ulaştırılmasını isteyen herkesin karşılıklı anlayış yaklaşımlarında el ele vermesi gerekirken, BDP'li Ertuğrul Kürkçü adadaki varlığımızın "işgal" olduğunu söyledi. O partiye en hoşgörülü bakan Türk aydınlarını bile kırar bu. Halkımızın büyük çoğunluğunca da infial ve öfkeyle karşılanır.
Kürkçü'nün sözlerine CHP'li Akif Hamzaçebi tepki göstererek Türkiye'nin Kıbrıs'a müdahalesinin haklı nedenlerini anlattı. Ve iktidar partisinin milletvekillerinden de alkış aldı.
Öylece -şike hikâyesindeki kucaklaşmaları saymazsanız- birbirine şeytan takımı gibi bakan iki parti arasında dayanışma sağlama gibi bir mucizeyi gerçekleştirmiş oldu. Bravo!
BDP'li siyasetçilerin akıllarını işgal eden bir şey var ama nedir acaba?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA