Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Açlık ve egemenlik

İyi bir yönetimde yoksulluk ayıptır. Kötü bir yönetimde ise zenginlik utançtır...
İki Amerikan dergisinin son sayıları bize Konfüçyüs'ün bu sözünü çağrıştırdı.
Birinin, "Forbes"un kapak konusu dünyanın dolar milyarderleri. Diğerinin, "Time"ın ise dünyada yoksulluk.
Biri dünyanın en zengin 691 insanının toplam servetinin bir yılda 300 milyar dolar artışla 2.2 trilyon dolara ulaştığını duyurdu. Diğeri dünyada aç yatıp aç kalkanların sayısının 1 milyarı aştığını.
Tam da bu iki derginin piyasaya verildiği gün, İsviçreli sosyolog Jean Ziegler'in son kitabı yayınlandı: "Utanç İmparatorluğu".
Ziegler sıradan biri değil. BM İnsan Hakları Komisyonu'nda "Beslenme hakkı" biriminin sorumlusu. Buyurun kitabından bir bölüm:

Utanmazlığın sınırları
"Brezilya gecekondularında anneler akşamları bir tencereye birkaç taş koyuyor, su ekleyip kaynatıyorlar. Açlıktan ağlayan çocuklarına da 'Dayanın, birazdan yemek hazır olacak' diyorlar. İçlerinden tencereyi ateşten indirinceye kadar çocukların uyuyakalmaları için dua ediyorlar. O çaresiz annelerin açlıktan çırpınan çocuklarının önünde duydukları utancı düşünebiliyor musunuz?
Açlık ve salgın hastalıkların her gün 100 bin can aldığı dünyanın gaddar düzeninden kurbanlar değil, onları bile bile kurban eden biz batılılar utanç duymalıyız. "
Ziegler "Utanç İmparatorluğu" kavramıyla bu insanlık dışı düzeni kastettiğini belirtiyor. Sorumlu olarak da "Kıtalaraşırı" dediği grupları gösteriyor. Bu grupların en büyük 500'ünün geçen yıl dünya milli gelirinin, yani gezegende üretilen tüm zenginliğin yüzde 52'sine el koyduğunu söylüyor.
Feodal rejime son veren Fransız İhtilali'nden iki yüzyıl sonra dünyanın yeniden feodalleşmeye doğru gittiği uyarısı yapan, açlığın bir tür "Kitle imha silahı" olduğunu belirten Ziegler özellikle Afrika'daki yoksulluğun en önemli nedeni olarak Batı'nın izlediği "Ahlaksız borçlandırma" politikalarını gösteriyor. Bir de örnek veriyor:

Katliam silahına kredi
"Ruanda, Orta Afrika'da 26 bin kilometrekarelik küçük bir cumhuriyet. Geçim kaynağı çay ve kahve üretimi. 1994'te NisanHaziran ayları arasında bu ülkenin, Fransa'nın müttefiki olan Hutu kabilesine dayalı hükümeti korkunç bir katliam yaptı. Erkek, kadın ve çocuk demeden 1 milyon Tutsi'yi kesti. Katliamda kullanılan palalar Çin ve Mısır'dan ithal edildi. İthalatın finansmanını da bir Fransız bankası sağladı. Şimdi o katliamdan kurtulabilmiş olanlardan, katillerinin palalarının ithalini sağlayan kredileri ödemeleri isteniyor."
İşte böyle bir dünyada yaşıyoruz...
Daha ne kadar böyle gidebilir? İngiltere Başbakanı Tony Blair de kendine bu soruyu sordu ve harekete geçmeye karar verdi. Onun öncülüğünde "Afrika'yı kurtarmak" kampanyasının dün düğmesine basıldı. Aralarında IMF eski Başkanı Michel Camdessus, Güney Afrika Maliye Bakanı Trevor Manuel gibi isimlerin de bulunduğu komisyonun hazırladığı raporda Afrika'ya yardımın katlanması (10 yılda en az 50 milyar dolar artırılması) ve tüm borçlarının silinmesi isteniyor.
Bakalım Blair'in girişimi, Kara Kıta'da yüz milyonlarca kişi açlığın pençesindeyken, AB'nin fiyatların düşmesini önlemek için yüz binlerce ton buğdayı yakmasının utancını biraz olsun hafifletecek mi? Afrika halklarına kendilerinden kaynaklanmayan nedenlerle yitirdikleri onurlarının bir bölümünü yeniden kazandırabilecek mi?
Venezüella'nın deli-dolu Başkanı Hugo Chavez haklı: "Aç bir ulus, egemen bir ulus olamaz..."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA