Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

"Merkez"in önemi

Yazık. DYP lideri Ağar'ın Güneydoğu gezisi Ankara'daki istifa furyasına odaklanan kamuoyunda hak ettiği yankıyı bulamadı.
Oysa Diyarbakır ve Mardin'de çok önemli, çok değerli mesajlar verdi Ağar.
"Türk'ü Kürt'ten kimse ayıramaz" dedi. "Bayrak hepimizin, Kürtler'in devleti Türkiye Cumhuriyeti'dir, onların varlığı cumhuriyetimize güç katıyor" dedi.
"Türkiye'nin artık silahla kaybedecek vakti olmadığını" söyledi.
"Şiddete başvurmadan herkesin kendini ifade etmesi" hak ve özgürlüğünü hatırlattı.
"Kutsal değerler üstünden siyaset yapmak, Türkiye'yi iç çatışma ortamına götürür" uyarısında bulundu.
Birbirimizi ayıran değil, birleştiren yönleri öne çıkaran siyaset anlayışının ifadesi olan bu mesajlara, bugün her zamandan çok ihtiyacımız var.
Çünkü sağduyu da, solduyu da ortadan kayboldu demesek bile çok ciddi ölçüde mevzi kaybetti. Hem sağda, hem solda dozu her gün daha da artırılan, çıtası her gün biraz daha yükseğe konulan milliyetçilik yarışı başladı. Üstelik akılcı değil, tümüyle korkuların ve kuşkuların beslediği refleks milliyetçiliği.
Bu refleks kaçınılmaz olarak kafalarda, zihinlerde ayırımcılığa, hatta bölücülüğe götürür. Karşındakini sürekli "Vatana, devlete, bayrağa bağlılığını kanıtlama" sınavına zorlar. "Ya bendensin ya ondansın" mantığına teslim eder.

Mehmet Ağar'ın misyonu

Somut örnekle anlatmamız gerekirse, bağlılığın kanıtı olarak "korucu" olmasını ister. Reddedene bölücü örgüt üyesi şüphesini yapıştırır.
Oysa asla ve asla PKK ile en küçük ilişkisi bulunmayan ama aynı zamanda koruculuğu kabullenip çoluk-çocuğunu silahların gölgesinde bir yaşama mahketmeye de razı olmayan, bu devleti birlikte kurduğumuz milyonlarca Kürt yurttaşımız var. İşiyle-gücüyle uğraşmak, çocuklarına daha mutlu, daha güzel gelecek yaratmak isteyen. Kimliğini özel yaşamında anadiliyle konuşarak ifade etmeyi önemseyen.
Bu milyonlar neden uçlardan birine savrulmak zorunda olsunlar?
Yoksulluktan demokratikleşmeye kadar Doğu'nun tüm sorunlarının PKK terörünün ipoteğine alınmasını niçin kabullensinler?
Neden onlara bir paratoner uzatılmasın? Ağar iki gündür işte bu yolu açmaya çalışıyor. Ondan beklenen de buydu.
Özal döneminde Emniyet teşkilatında kilit noktalarda görev yapmış, Demirel döneminde devletin çok önemli makamlarında bulunmuş, İçişleri ve Adalet gibi stratejik bakanlıkları yönetmiş bir siyasetçi olarak, demokratik açılım ile devletin duyarlılıkları arasındaki dengeyi en iyi o kurabilirdi.
Kuruyor da. Kurmak zorunda olduğunu biliyor. Silahlı Kuvvetler'in AB sürecinde boşalttığı mevzilerin sorumlu ve sağduyulu siyasetçilerle doldurulmaması halinde nasıl bir "cadı kazanı"nın içine düşeceğimizi görüyor.
Ve siyasi yelpazede "merkez"in Türkiye için nasıl hayati bir sigorta olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
O merkez dağıldığı, merkez sağ eriyip merkez sol da muhafazakârlaştığı için, siyasi, hukuki, bürokratik ve toplumsal meşruiyetlerin tümüne sahip kadroların sıkıntısı başladı.
Bu meşruiyetlerin tümüne sahip olunmadığı zaman ne uzlaşma sağlanabilir, ne doğru, kararlı, cesur politikalar üretilebilir.
Türk siyasetinin "merkez"ini hızla yeniden inşa etmesi gerekiyor...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA