Sonunda Başbakan Erdoğan'ı bile çileden çıkaran KKTC'deki devlet kesesinden hovardalık düzeniyle ilgili yazılarımıza bugün adadan gönderilen email'lerden örneklerle devam ediyoruz.
Bir okurumuz, "Kıbrıs'ta en antipatik adamlardan biri ilan edildiniz. Burada kendini köşe yazarı sanan birçok zevat sizin yazılarınıza yanıt yetiştirmeye çalışıyor" diye not geçmiş. Ne diyelim? "Meslektaşlarımızın" canları sağolsun.
Buyurun aynı nottan bir alıntı daha:
"Her şeyden alınıp sorumlu olarak Türkiye Cumhuriyeti'ni ve onun vatandaşlarını göreceklerine, oturup devletçilik oynamayı bıraksınlar ve biraz devlet olma ciddiyetiyle hareket etsinler. Şehirde 3 gün yağmur yağdı (Normal yağmur), ortalığı sel götürdü. Gazimagusa Hastanesi geçen yıl bitip hizmete girdi ve ilk yağışta sel bastı. Hastanede 8 yoğun bakım hastası öldü. Çünkü adanın tek tam donanımlı hastanesi dere yatağına yapılmıştı. Hastane ihale bedelinin 3 katına tamamlanmıştı ama gazeteler nedense hangi firmanın bu ihaleyi aldığını yazmadı. Çünkü herkes birbirinin ahbabı. Bu ilişkiler yumağında kendi iradeleriyle herhangi bir sorunu çözecek ortak akıl ve birliktelik yok maalesef."
Bu da ada dışından ama bir Kıbrıslı'dan gelen mail: "14 yıldan beri İstanbul'da yaşayan bir Kıbrıslı Türk olarak elinize, kaleminize sağlık diyorum. Yurtdışında yaşayan Kıbrıslılar olarak ülkemizden ve insanımızdan utanıyoruz."
Ankara'daki bir Kıbrıslı da şöyle diyor: "Kelimesi kelimesine size tüm yüreğimle ve aklımla katılıyorum. Ben 23 yılını Ankara'da geçirmiş ve burada kalmayı kendi isteğiyle seçmiş bir vatandaşım. Ama her zaman söylediğim gibi, Kıbrıs'ta doğmuş ve yine Kıbrıs'ta son nefesini verecek olan, doğan ama orada büyümeyen yedi göbek Kıbrıslıyım. Yazdıklarınız o kadar doğru ki, Kıbrıs'taki birçok gazeteci arkadaşımla kelimesi kelimesine tartıştım tüm cümlelerinizi. Bir Kıbrıslı'nın evrimi 'Hazır yiyelim, yan gelip yatalım, paracıkları cukka cebe atalım' felsefesine dayalı bir gelişim çizgisi gösterdiğinden dolayıdır size yansıttıkları tepkileri."
Anlaşılan "Memurizm" düzenine KKTC'deki genç kuşak da başkaldırıyor: "Ben 24 yaşında bir Kıbrıslı genç olarak kendi memleketimden hiçbir beklenti içinde değilim. Yazılarınızı okudum ve kesinlikle KKTC'de yaşananların aynasıdır diyorum. Aklı başında, namuslu ve dürüst bir ailenin aklı başında, namuslu ve dürüst bir evladı olarak memleketimde yaşanan olaylardan utanıyorum."
Türkiye kökenliler de çok dolu anlaşılan: "Hükümete yakın şahıslar vatandaşlık hakkını alabilmek için uğraşan gariban işçileri sömürüyor. 'Herhangi bir bakan ve milletvekili ile resim çektir, bir de 15 bin lira ver, seni vatandaş yaptırayım' diyorlar. Hatta bu işler, neden 15 bin lira alındığına ilişkin imzalı belge verebilecek kadar resmileştiriliyor."
Bu arada anlayamadığımız bir noktayı da aktaralım: Kıbrıslılar'dan gelen tüm mail'lerde, kendi yurtlarında azınlığa düştükleri yakınmasına yer veriliyor. Türkiye'den gidenleri kimi 200 bin kişi olarak ifade ediyor, kimi 300 bin, kimi de 500 bin! Türkiye kökenlilerden vatandaşlığa geçenlerin veya geçirilenlerin sayısı da 40 bin ile 150 bin aralığında değişiyor. Nüfus yapısında böylesine köklü değişiklik olduysa, bunun siyasal yapıya da yansıması gerekmez mi? KKTC Meclisi'nde milletvekillerinin neredeyse tamamı (Yüzde 98'i) ada kökenli. Yoksa Türkiye kökenli vatandaşlara seçme ve seçilme hakkı mı tanınmıyor? Ve bu yazıyı hazırlarken gelen bir mail... "Üniversiteye giriş sınavının ikinci aşamasının sonuçları açıklandı. KKTC'nin öğrencileri ne yazık ki, Şırnak'tan sonra 82'nci oldu. Yani en sonuncu! KKTC'lilerin ortalama puanı 233 olup, Şırnak'tan da 30 puan daha düşük. Yarım gün eğitimde diretenleri, sürekli tatil olmasını destekleyenleri, her fırsatta eylem yapan eğitimcileri kutluyorum."
Ne diyor Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek; "Kıbrıs'ın gömleği yanlış iliklendi..." Haksız mı?
