Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Suriye farkı

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, "Biz diğer Arap ülkelerine benzemeyiz, biz öbür Arap ülkelerinin kopyası değiliz" diyor. Doğru.
Gerçekten de Suriye, diğer Arap ülkelerinden de, Ortadoğu'nun diğer ülkelerinden de kesinlikle farklı.
Her şeyden önce Suriye'de iktidar 41 yıldır (Hafız Esad'ın darbeyle yönetime el koyduğu 1970'ten bu yana) nüfusun sadece yüzde 12'sini oluşturan bir dini grubun, Aleviler'in (Not: Türkiye'deki Aleviler'le zerrece ilgisi yok, o nedenle Alevi yerine Alavit demek daha doğru), bir başka tanımlamayla Nusayriler'in tekelinde bulunuyor.
İkinci farklılık: Suriye, "Sosyalist panarap ideolojisi"nin temsilcisi Baas partisinin ya da hareketinin son kalesi. Mişel Eflak ve arkadaşlarının 1940'larda kurdukları Baas (Not: "Diriliş" demek) hareketi, iki ülkede iktidara geldi: Suriye ve Irak. İkisinde de darbeyle. Suriye'de 1963'te, Irak'ta 1968'de.
Daha sonra ikisinde de "Tek adam" iktidarına dönüştü: Suriye'de 1970 darbesiyle Hafız Esad, Irak'ta 1979'da saray darbesiyle Saddam Hüseyin diktatörlüklerini ilan ettiler.
Saddam Hüseyin'in ve rejiminin sonu malum. Suriye'de "Sfenk" ve "Aslan" (Not: Esad, daha doğrusu Esed, Arapça'da "Aslan" anlamına geliyor) diye ünlenen Hafız Esad'ın 2000'deki ölümüyle yerine gelen oğlu Beşşar Esad da 2003'ten bu yana "Saddam Hüseyin sendromu" ile yaşıyor.
Üçüncü farklılık: Baas yönetiminin yaşlı kurtları, yani Beşşar Esad'a babası Hafız Esad'dan miras kalan "Rejim bekçileri", kolay kolay tuzağa düşmeyecek kadar tecrübeliler. Ayrıca Tunus ve Mısır'daki halk devrimlerini iyi incelediler. Ve şu dersi çıkardılar: İşbaşındakiler bir kez ödün vermeye başlarsa, sonu gelmez. Daha doğrusu o ödünler iktidardakilerin sonunu getirir.
Pek haksız değiller: Tunus'ta Zeynel Abidin Bin Ali sokağın dayatmasıyla önce baskıları hafifletti ama yetmedi; ardından hükümeti değiştirdi ama yine yetmedi, ardından.... Ve sonunda apar-topar ülkeden kaçmak zorunda kaldı. Mısır'da ise Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek, Tahrir Meydanı'nı işgal eden yüzbinlerin dayatmasıyla bir dizi geri atım attı, ödün üstüne ödün verdi... Ama sonunda pes etmek zorunda kaldı.
Yani, nasıl Fatih'in İstanbul'u fethini surların bugün Vatan Caddesi'ne yakın bir yerlerdeki bir bölümünde açılan bir gedik veya açık unutulan bir kapı sağladıysa; Tunus'taki, Mısır'daki fetihler de rejim surlarında açılan gediklerle gerçekleşti.
O nedenle, Şam'daki "Rejim bekçileri"nin "Ulubatlı Hasan sendromu" yaşamaları son derece doğal.
Dördüncü farklılık: Beşşar Esad, iktidara geldiği 2000'den bu yana sürekli reform sözü veriyor ama bu vaatler rejime halk desteğini artırmayı amaçlayan "Sınırlı" ve "Dozu iyi ayarlanmış" açılım projelerinden öteye geçmiyor.
Bir başka deyişle, Beşşar Esad, Suriye'nin ekonomisini liberalleştirmeyi, siyasal rejimin tabanını da bu değişimi taşıyabilmesi için güçlendirmeyi hedefliyor. Tıpkı... Çin'de Deng Şiaoping'in başardığı reformlar gibi.
Ekonomide özelleştirme, siyasette tekelleştirme. Özeti bu.
Çin, Tiananmen Meydanı faciasını bile göze alarak rejim surlarında gedik açtırmadı. Suriye'de "Rejim bekçileri"nin sadece Tunus ve Mısır'dan değil, 1989'da Çin'de olup bitenden de ders çıkardıklarından zerrece kuşkumuz yok.
Bize göre, Suriye'de bundan sonra "Ya herru, ya merru" olacak:
Ya Arap ilkbaharı asıl Suriye'de başlayacak ya da Arap yalancı baharı Suriye surlarına çarpıp yok olacak.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA