Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Berlin'den

Başbakan Erdoğan'ın gür sesi dev salonda yankılanıyordu: "Sizler artık burada kalıcısınız. İçinizdeki Türklük ateşi sönmeden, ana dilinizi asla unutmadan Almanya'nın parçası olacaksınız.
Ve bizi hep yanınızda hissedeceksiniz."
Berlin'deydik. "Tempodrom" spor salonunda "Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı"nın "Almanya ve Göç: 50'nci Yılında Almanya'daki Türkler Sempozyumu"nun gala yemeğinde.

Bir yıl önce kurulan Başbakanlığa bağlı bu birimin sloganı bile Türkiye'nin nerelere geldiğini göstermeye yeterliydi: "Nerede bir vatandaşımız varsa, biz oradayız."

***

Salonda 4 kuşak bir aradaydı. 1961 Ekim'inde tahta valizlerle Sirkeci Garı'ndan kara trenle gurbet yollarına düşenler. Onların daha sonra yanlarına aldırdıkları çocukları. Çocuklarının Almanya'da doğmuş çocukları. Almanya'da doğmuş çocukların Almanya'da doğmuş ve halen okuma çağında olan çocukları.
Ve salonda 4 kuşağın temsilcileri Erdoğan'ı dinliyorlardı. Duygulanarak, gözleri nemlenerek ama ülkelerinden, ülkelerinin geldiği noktadan gurur ve mutluluk duyarak. Erdoğan gürlüyordu:
"Asla yalnız değilsiniz. Kimsesiz, çaresiz değilsiniz. Sizin arkanızda çok büyük, çok güçlü bir ülke var. Her zaman ama her zaman yanı başınızda olacak koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti var."

***

Salondakilerin moralleri alabildiğine yükselmişti. Ama sokak öyle değildi. Berlin caddelerinde hüzünlü bir sessizlik hüküm sürüyordu.
Ve de gizlenmeye çalışılan bir panik başlangıcı.
Almanya Başbakanı Angela Merkel daha biz yola çıkmadan haber gönderip rica etmişti: "Sayın Erdoğan; sizinle yapacağımız görüşmeden hemen sonra Cannes'a gitmek zorundayım. Kusura bakmayın."
Biz de, yani Erdoğan ve ona eşlik edenler de, Berlin'den Cannes'a geçecektik. G-20 zirvesi için. Ama Merkel'in o zirveden önce ev sahibi Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin düzenlemek zorunda kaldığı program dışı bir başka zirveye yetişmesi gerekiyordu: "Avro zirvesi". 10 gün içinde AB liderlerinin üçüncü zirvesi olacaktı bu.
Nedeni malum; Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu'nun muhalefet partilerinin, kendi partisindeki hiziplerin, sendikaların, halkın baskısından, daha doğrusu isyanından bunalıp, Brüksel'deki son zirvede kabul edilen "Kurtarma Planı"nı referanduma götürmeye karar vermesi.
Papandreu kararından vazgeçirilemezse, referandumun sonucu belli: Yunan halkı bankalara olan devlet borcunun yarısını silen planı ezici çoğunlukla reddedecek. Zira bu referandumda halka yöneltilecek sorunun mesajı şu: "Seni işten çıkarmama evet diyor musun? Ücretini daha da düşürmemi kabul ediyor musun?"
Yunanistan'ın bankalara olan borcunun yarısının silinmesi işte böylesine ağır koşullara bağlandı.
***

Papandreu'nun çıkışının sadece Almanya'da değil, tüm Avrupa'da panik rüzgârları estirmesinin nedeni de belli: Yunanistan artık temerrüde düşecek. Yani iflas edecek. Ama kriz onunla sınırlı kalmayacak; Portekiz, İspanya, ardından İtalya borçlarını çevirememe, dolayısıyla da temerrüde düşme tehlikesiyle karşılaşacak. En azından piyasadan borçlanmalarının maliyeti katlanılamayacak düzeylere çıkacak.
İş onlarla da bitmeyecek. İtalya'yı kurtaracak kaynak bile bulmaları mümkün olmayan Fransa ile Almanya da "Ayranı yok içmeye" durumuna gelecekler.
Bu, önce avro bölgesinin çatırdaması demek. Zaten Papandreu referandumda direnirse ve sandıktan "Hayır" çıkarsa, Yunanistan'ın avro bölgesinden ayrılıp eski ulusal parası drahmiye dönmesi kaçınılmaz hale gelecek. (Not: Sorunun bir de hukuki boyutu var. AB'nin Anayasası olan Lizbon Anlaşması'nda Birlik'ten çıkmaya izin veriliyor ama Avro Bölgesi'nden ayrılmaya ilişkin hiçbir hüküm öngörülmüyor.) Avro bölgesi dağılırsa, AB nasıl ayakta kalabilecek; cevabını kimse bilmiyor.
***

Erdoğan sesini daha da yükseltiyordu: "Gün artık gurbet hikâyeleri değil, başarı hikâyeleri anlatma günüdür..."
"20'nci yüzyılın en parlak barış projesi olan AB'nin geçmişteki başarı öykülerini bile hatırlayacak mecalinin kalmadığı bir sırada, Erdoğan'ın sesinden dalga dalga yayılan "Türkiye'nin özgüveni" salondakilerin yüreklerine umut, hırs, moral olarak akıyordu...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA