Carvalhal hafta içindeki demecinde Türkiye liglerindeki oyunla, Avrupa Ligi'ndeki oyunlarının farklı olduğunu söylemişti. Bu görüşün oyun ve üretkenlik açısından olmasa da rakibin temposuna uymak açısından doğru bir ifade olduğunu gördük Kiev maçında. Oyunun ilk yarısına baktığımızda zaman zaman önde basmaya çalışan ve savunmayı önde kuran Dinamo Kiev ile rakibi kendi yarı sahasında kalabalık savunmayla karşılayan bir Beşiktaş vardı. Beşiktaş kendi yarı sahasında bu kadar savunma yapmasına rağmen ilk yarıda beş net pozisyon verdik Kiev'e. Bu bölümde oldukça şanslıydık. Skor 1-0'a gelse oyunun bütün resmi değişebilirdi. Beşiktaş orta sahası dün akşam dinamik ve mücadele eden oyunculardan kuruluydu ama öne doğru pozisyon üretecek, pas zenginliğini yaratacak oyuncu eksikliğini yine yaşadı. Böyle olunca bütün karşılaşma boyunca bir tek pozisyon üretebildik. Beşiktaş oyunun genelinde pozisyon üretmekten çok savunan ve kovalayan taraftı. Simao'nun haftalardır süren yetersiz oyunu, Edu'nun ayakları iyi olmasına rağmen koşu eksikliği ve yalnız kalışı da Beşiktaş'ın ileride etkili olamamasının nedenlerindendi. Quaresma'ya gelince...

KİEV BU GALİBİYETİ HAK ETTİ
MAÇA rakibi eksilten öyle güzel iki üç hareketle başladı ki, bu maç 'bu sefer işi bitirecek' diye hayal kurmamıza neden oldu ama maalesef oyun ilerledikçe yine tek başına oynayıp oyunun içinde kaybolup gitti. Quaresma'nın Beşiktaş'a çok net katkılar yapması lazım yoksa hiçbir şey ifade etmiyor sadece yetenekli oluşu. Bir parantez de Quaresma'nın ikili mücadelelerde kendini kontrol edemeyerek her an kırmızı kart görebilecek müdahalelerde bulunmasına. Buna çok dikkat etmeli. Son dakikaya kadar bir çok gol pozisyonu verdiğimiz bir maçta Dinamo Kiev'in bu galibiyeti hak ettiğini söyleyebiliriz ama son dakikada yine bir duran topa teslim olarak Avrupa Ligi'nde gruptan çıkmak için çok ihtiyacımız olan önemli bir puanı Kiev'de bıraktık.