Tarih 30 Ekim 2008. Fortis Türkiye Kupası grup maçında Galatasaray başkentte kötü bir oyundan sonra Ankaraspor ile 1-1 berabere kalıyor. Teknik direktör Skibbe maç sonu şöyle diyor: "Deplasmanda lig üçüncüsü olan bir takıma karşı 1 puan almak başarılı bir sonuç."
Üç gün sonra Başkan Adnan Polat, " Galatasaray her maça kazanmak için çıkar " açıklamasıyla Alman teknik adamın kulağını çekiyor.
Tarih 30 Ekim 2008. Yine Fortis Türkiye Kupası grup maçı. Galatasaray Ali Sami Yen'de Kayserispor'u Aydın'ın son dakikada ofsayt tartışmalı golüyle 1-0 yeniyor. Skibbe, " Kayserispor kupanın son şampiyonu. Grubun favorisini yendiğimiz için mutluyum" diyor. Bu yorumdan sonra çok şaşırmıştım. Kupadaki beşli grupta ilk kez bir hoca Galatasaray'ı favori olarak göstermemişti. Ne yazık ki sarıkırmızılı yönetim, herhalde maç kazanıldığı için bu yoruma bir tepki koymamıştı.
MAÇTA KİMİ FAVORİ GÖRÜYOR?
Bugün Galatasaray yine Ali Sami Yen Stadı'nda, yine Kayserispor ile oynayacak. Merak ediyorum; Skibbe bu maçta kimi favori görüyor? Yine Kayserispor'u mu?
Galatasaray'ın asıl sorunu bu. Skibbe, orta sınıf bir Alman takımından Galatasaray'a geldi. Hala büyük bir takıma geldiğinin farkında değil. Başkan Polat'ın yukarıda vurguladığım "Galatasaray her maça kazanmak için çıkar" cümlesindeki açık mesajı bile bir türlü kafasına kazıyamadı. Küçük düşünen bir teknik adamla, başkanın, yönetimin, camianın arzuladığı büyük hedeflere nasıl ulaşılacak, bilemiyorum. Şampiyonlar Ligi gitti. Fortis Türkiye Kupası'na veda edildi. Çok formda olan Bordeaux ile oynanacak maçlarda Galatasaray'ın Skibbe yönetiminde alacağı sonuçlar muamma.
Lig yarışında ise kadrolarını güçlendiren Trabzonspor, Beşiktaş ve Sivas, fizik güç, oyun ve kulübe (kadroyu değil, teknik heyeti kast ediyorum) olarak Galatasaray'ın çok önünde. Skibbe'nin Ersun Yanal, Bülent Uygun ve Mustafa Denizli'yi hamle olarak yenebilecek bilgi ve becerisi olduğunun sinyallerini hala göremedik. İlk devrede bu üç teknik adamdan ikisini yenmiş olması kulübe becerisinin değil, kadro kalitesinin sonucuydu.
Skibbe'nin üst düzey bir teknik adam olmadığı birkaç ay içinde ortaya çıkmışken, Galatasaray yönetimi "Koruğum ekşi değil" demek adına Alman hocanın arkasında durdu. Olabilir. Bu da bir yönetim anlayışıdır. Ama Skibbe'nin en azından yanını güçlendirmeyi düşünmeleri gerekirdi. Yönetim, bu hamleyi Feldkamp ile yapmaya çalışıyor . Ama asıl takviyeyi Skibbe'nin üstüne değil, takıma iyi antrenman verebilecek bir ekiple Skibbe'nin yanına yapmaları gerekiyordu. Bu eksikliği Galatasaray fiziksel güç olarak yaşıyor. Oynadıkları üç Sivas maçında da rakibe süre geçtikçe fizik açıdan ezildiler. Futbolcular rahat ortamı bulduklarında kendilerini salarlar. Skibbe, böyle bir ortamı fazlasıyla sağlıyor. Sezon başı hazırlık kampında neredeyse üç günde bir izin yapan takım, ikinci devre hazırlıklarına en geç başlayan takım oldu. Start verdikten sonraki bir aylık süreçte çift idman yapılan gün sayısı beşte kaldı. Bu takımın fizik olarak güçlü olması mümkün değil. Bugün sakatlıklardan yakınan Skibbe şapkasını önüne koyup düşünmeli. "Neden rakiplerimde aynı darbeler sakatlığa yol açmıyor?" sorusunu sormalı. Galatasaraylı futbolcuların adale hafızaları zayıf. Çünkü iyi çalışmıyorlar.
TAKIMIN NEFRETİ VARDI
Futbolcuların geçen sene Feldkamp'a nefreti vardı. Bu nefret takım bütünlüğünü sağlarken adale hafızasını da otomatik olarak çalıştırdı. Futbolcular şampiyon olmak için kendilerine iyi bakıp iyi çalıştı. Ama bugün Galatasaray'da futbolcunun rahat cirit attığı bir sistem var. Bunun temelleri geçen sene Kalli'siz son 6 haftada atılmıştı.
Galatasaray'ın bu teknik kadro yapısıyla şampiyonluk yarışına tutunması zor görünüyor. İş işten geçmeden takımın fiziki güçsüzlüğünü giderecek, kolay sakatlanmaların önüne geçecek bir formülle Skibbe takviye edilmeli.
