Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Umutlara "Umut" olmak..

Şimdi okumayı bırakın. Cep telefonunuzu elinize alın. Mesajı tuşlayın.. "5686" yazın ve yollayın.. Boş.. Başka bir şeye gerek yok. Umutlara "Umut" oldunuz bile..
Efendim 1 Kasım doğum günümdü. Ünal'a "Ses etme, toz kaldırma.. Sessiz sedasız Aya İrini'ye gidelim, bizim tenorların konseri var" dedim..
Şimdi, etrafta bunca güzel dost varken, sen doğum gününde Ünal'ı al, üç herifi dinlemeye git.. Yani yaşlanmanın bundan iyi delili olur mu?. 71!.. Yani, "İş bitmiş"i de bir sene geride bırakınca, Aya İrini'de Nessun Dorma dinlemekten başka ne yapabilir insan..
"Kimse uyumayacak..
Kimse uyumayacak..
Kaybol gece..
Batın yıldızlar.. Batın!..
Şafakta kazanacağım..
Zafer!.. Zafer!.."
Hele de benim Sevgili Dostlarım, Ankara'nın harika tenorları, Ayhan, Aykut ve Şenol söyleyince..
Topkapı Sarayı'nın o devasa kapısından girdik ki, yol gösteren levhalar asılmış..
"Umut Konseri.."
İşe bakar mısınız?.. Konser meğer Çocuklar içinmiş.. Yarının umutları için..
Kaçuv'u okudum levhada.. Kanserli Çocuklar Umut Vakfı..
Yani tesadüfe bakar mısınız?..
Bu kanserli çocuklarla özel anılarım var benim.. Birlikte yaşadık aylarca..
1994 yılında vurulduğumda, Sevgili Orhan, nur içinde yatsın, hemen baş ucumda bitmiş ve beni Florya'ya İnternational Hastanesi'ne götürmüştü. Ülkede en iyi hastane oydu o yıllar.. Derhal ameliyata aldılar. 7 saat falan.. Kendime gelmem de üç günü buldu.. Günler, günler sonra da, koridora çıkma izni verdiler bana, ama yürüyerek değil. Tekerlekli sandalye ile.. Koridorda baktım minnacık çocuklar.. Ağızlarında maskeler, yanlarında anneleri, ablaları, dolaşıyorlar.. Bazılarının kollarına serum takılı.. Şişe bir direğe asılı. Direk de dört teker üzerinde hareketli.. Anne direği itiyor, ufaklık dolaşsın diye..
Meğer hastanede uygun tek oda, Kanserli Çocuklar katındaymış. Bütün koridor iki yanlı lösemi hastası miniklerle dolu. Tek büyük ben.
Nasıl dost, nasıl arkadaş olduk o miniklerle.. Ben sandalyeme biner onlara giderdim, onlar fırsat buldular, kapıyı açık gördüler mi içeri dalarlardı.. Hele bir Selin vardı, minik Selin.. Gözdem, sevgilim.. 5 yaşında mıydı neydi, ama ne tatlıydı.. Ne şirindi..
Bakar mısınız, bunca yıl sonraki kesişmeye..
Kanserli Çocuklara Umut Vakfı'nı, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Hematoloji ve Onkoloji Servisi hekimleri ve tedavi gören çocukların aileleri kurmuşlar, on yıl önce..
Amaç, 17 yaşına kadar çocukların tedavilerinde sürekliliği sağlamak.. Çünkü çocuk kanseri pahalı ve tedavinin kesiksiz sürmesi gerek. İkincisi, adı üstünde çocuk.. İyileşmesi için moralinin de yüksek olması gerek. Yani ailesi yanında.. Hastanede bir kişi kalabiliyor.. Ötekiler?. Gücü olan var, olmayan var..
Cerrahpaşa'ya yılda ortalama 2500 çocuk geliyor kontrol için.. Devlet hangisine yetişsin?.
İşte Vakıf burda devreye giriyor. On yılda neler yapmışlar..
Yılda 150 çocuğun tedavi gördüğü odalar yenilenmiş. Çocukların tedavi dışında keyifli vakit geçirmeleri için oyun odaları kurmuşlar. En önemlisi de, 2008 yılında Aile Evi projesini başlatmışlar. Hastanenin hemen yanında bir bina inşa ediliyor. Çocuklar burada aile ortamında, anne ve babaları ile yaşayacaklar ve çok daha hızlı iyileşecekler..
Lösemi artık "Amansız hastalık.. Ölüm fermanı" değil.. Düzenli ve devamlı tedaviyle sapasağlam olmak mümkün..
13 yaşındaki Emircan'ı izledik sahnedeki dev ekranda.. Hem de nasıl sporcu olmuş, Lance Armstrong gibi.. En ağır sporlardan biri kürekte yarışıyor ve harika dereceleri var..
Yani umutlarımız, bu umuda layık yetişiyorlar..
Bize düşen mi?.. Destek olmak..
Aile Evi'ne bir tuğla koymak isterseniz, 5686'ya bir mesaj yeter.. Daha fazlasını yapmak istiyorsanız, tıklayın. Görün, tanıyın ve destekleyin..
www.kacuv.org

***

Bu arada.. Konser harikaydı tabii.. İstanbul'un ilk ilçe senfoni orkestrası, Maltepe Senfoniyi Naci Özgüç yönetti gene..
Benim sevgili tenorlarım Ayhan (Uştuk), Şenol (Talınlı) ve Aykut'un (Çınar) "Granada'yı benim için Doğum Günü hediyesi olarak söylemeleri ne güzel bir sürpriz oldu.
Doğum günüm de, Kutlu Doğum Haftası'na döndü.. Pazar günü Salomanje Erol'daki kahvaltıyı bir kutlamaya çevirmiş dostlar, bir pasta kestik. Pazartesi öğle, baktım Sevgili Nükhet (Güveççi), artık dükkânı yok ama o benim çok sevdiğim kestaneli pastayı evinde yapıp gazeteye getirmiş. Benim odada daldık..
Ordan öğle yemeğine Özcan'a gittim ki, sevgili Begüm bir mini törenle pastayı getirdi. Akşam üzeri konser için Ünal'ı almaya Ortaköy'e indim,
Ertekin bir pasta yaptırmış.. Ama ne pasta.. Sanat eseri. İşte onu kesemedim. Ebru, pastayla benim çalışma odamı yapmış.. Tüm ayrıntılarıyla..
Görmek isteyen Ortaköy'e gitsin. Aynen duruyor.
Şimdi bu yazı bitince, bizim meşhur salı yemeği var. Sanırım orda da bir şeyler olacak..
Bu arada çiçekler, kartlar, SMS'ler, telefonlar yağıyor.. Onlar yağdıkça da, kendimi Benjamin Button gibi hissediyorum.. Geriye doğru gidiyormuşum gibi geliyor bana..
İnsanın dostları, sevenleri, hayatın ona verebileceği en büyük armağan..
Sizi seviyorum dostlarım!..
Zafer için güneşin doğmasını beklememe gerek yok..
Gökteki yıldızlar, hepsi bir dostumu simgeleyen ışıklar "Vinçero" diye haykırmam için yeterli..
"Vinçero!.. Vinçero!.."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA