Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Hangi "Efsane", Evin?..

"Aspendos'ta efsane konser" diye manşeti görünce Cumhuriyet'te şaşkınlıktan küçük dilimi yuttum.. Hele altında Evin İlyasoğlu imzasını görünce..
Viyana Filarmoni bir efsanedir. Şef Zubin Mehta bir efsanedir.. Tamam.. Ama Aspendos konserleri bir efsane değildi. Kelimenin tam anlamıyla sıradan bir konserdi ve A spendos Opera ve Bale Festivali'ne hiç ama hiç yakışmadı..
Bu konseri izleyen dört bin kişi arasında bugün bir anket yapın ve sorun.. Çalınan parçaları hatırlayanların sayısı yüzü geçer mi?.
"Efsane konser" olmak kolay değil..
Viyana Filarmoni'nin "Yeni Yıl" konserleri efsanedir mesela.. Dünyanın hemen her ülkesinde canlı yayınlanır. Yıl biter, o konser konuşulur..
1982'de, Dünya Kupası onuruna, Madrid Üniversitesi bahçesinde 100 bin kişiyle birlikte izlediğim Placido Domingo Konseri efsaneydi mesela..
1986'da Hürriyet Heykeli'nin 200'üncü yılı dolayısı ile New York Central Park'ta gene 100 bin kişi ile izlediğim New York Flarmoni, ki şef Zubin'di gene, efsaneydi..
Gene seksenlerde ancak televizyondan izleyebildim. Çünkü biletler 2500 dolar falandı.. Carnegie Hall'de perde açıldığında yan yana iki orkestra gördük. Herbert von Karajan ve Berlin Flarmoni.. Mehta ve New York Flarmoni.. O efsaneydi işte..
1990, Roma, 1994 Los Angeles Üç Tenor, Pavarotti, Domingo ve Jose Carrera konserleri efsaneydi. Şef gene Zubin Mehta olarak..
..Ve Sevgili Evin, bu konserlerin programı nasıldı bilir misin?..
Ve Sevgili Evin.. Bu konserler, dünyaya kaç yeni opera, kaç yeni klasik müzik dinleyicisi kazandırdı, bilir misin?.. Bilirsin, bilirsin tabii..
Viyana Filarmoni'nin o programı, Viyana'daki haftalık konserlerin ne bileyim 37'nciside olabilir. Giden gider, gitmeyen gitmez..
Ama Viyana Filarmoni, Antalya'ya, Aspendos'a tarihinde ilk, ne bileyim belki de son defa geliyorsa.. Antalya'da o sezon dünyanın dört bir yanından gelmiş turistler varsa.. Bu turistlerin hemen hepsi hayatlarında en az bir kez, Viyana Filarmoni Yeni Yıl Konseri izlemiş, başta Rus ve Alman, Avrupalılarsa.. Ve bu insanlar için Viyana Filarmoni, Viyana, valsler ve Johan Strauss ise.. Hele her yeni yıl konserinin, "Şef" tarafından yönetilen seyirci alkışları ile bitmesi bir gelenek halini almışsa, o Aspendos'a koşanların ne ümid edeceklerini tahmin etmek zor değil..
Mehta, ümid edilenlerin hiç birini çalmadı.. Tamam.. Sen ve Zeynep (Oral) mest oldunuz.. Ama o gece oradaki 4 bin kişi içinde kaç Zeynep ve Evin vardı?. 10?.. 15?.. Ama 20 değildiniz herhalde..
Şimdi bunu eleştirme, düşüncemizi söyleme hakkımız yok mu ki, "Hiç değilse bis'te Radetzky marşı çalınabilir ve insanlar kilometrelerce yoldan bin güçlükle geldikleri Aspendos'u coşku ile terk edebilirdi" diyenlerle (ki en başta ben) dalga geçiyorsun?.
Klasik dahil, her türlü müzik, her türlü sanat, herkesindir. Uzmanların tekelinde değildir, asla.. Herkese sevdirilmelidir. Sevdirmenin yolu da, yolu hasbelkader sanata düşenlerin yarısını, onda birini, yüzde birini orada tutabilmektir. Bunun yolu da, "Akıllı ve akılcı" program yapmaktan geçer.. Boğaziçi gençlerine klasik müziği inatla ve ısrarla sevdiren sen, bunu en iyi bilenlerden birisin üstelik. "O konserde ben de vardım diyebilmek için gidenler" küçümsemesi sana yakıştı mı Evin?.
Gitsin bırak.. Niçin giderse gitsin.. Sen onu yakala, orda kalsın.. Geldiğine pişman olacağı yerde..
"Alkışlama eğilimine kapılmak.."
Bunu da tartışalım artık ve bölüm aralarında alkışlayanlarla dalga geçmekten vazgeçelim..
Sanatta alkış, ruhsal bir coşkunun fiziksel ifadesidir.
Bir caz parçası dinlerken, trompet soloyu alkışlamak için parçanın bitmesini bekliyor muyuz?..
Ya da bir alaturka sanat eserinde, kanun taksimi alkışı finali mi bekliyor?.
"O alaturka.. O caz.."
Ya bu ne?..
"Nessun Dorma"yı alkışlamak için Turandot'un bitmesini mi bekliyoruz?. Ya da, Prens'le Odile'in ikili dansına alkış tutmak için Kuğu Gölü'nün son perdesinin kapanmasını bekleyen var mı?.
Opera'da, balede anında alkış var da, konserde niye yok?.
Mesela ben, Vivaldi'nin Mevsimler'inde en çok İlkbaharı, İlk baharda da Mart ayını çok seviyor ve coşuyorum. O an hatta ayağa kalkıp "Bravo" diye haykırmak geliyor, Gürer Aykal, Borusan'ı yönetirken?..
Ama 45 dakika beklemek zorundayım, eser bitsin diye.. Niye?.. Efendim adet, gelenek öyleymiş.. Dünyada değişmeyen şey mi kaldı?.. O da değişebilir.. Oturur tartışırız en azından..
Ama "Eser bitmeden alkışlayan geri zekalılar" diye dalga geçmek ve kendini hemen onlardan ayırıp tepeden bakmak ne oluyor?.
Bölüm arası alkışlayanları ayıplayanlar arasında bir sınav yap bakalım, eserin ne zaman bittiğini kaçı biliyor?.
"O konserde ben de vardım" dersen hava oluyor.. Peki "Aaa.. Aptala bak, bölüm arasında alkışlıyor" diye etrafa küçümseyerek bakmak ne oluyor?.
Klasik müziği sevdireceğiz.. Sevdirmenin yolu da, Aspendos'taki 4 bin kişiye, Stravinsky'nin 3 Bölümlü Senfonisi'ni değil, Johan Strauss'un Radetzky Marşını çaldırıp alkışla tempo tutturmaktan geçiyor Evin..
Kolay değil.. Sabırlı olmak, adım adım gitmek gerek.. Ben 1955'te, 15 yaşında başladım klasik dinlemeye.. Brahms'ın Macar Danslarıyla coşuyordum, orta okulda.. Bach'tan hoşlanmaya başlamam 40 yılımı aldı, bilir misin?.
Aspendos'ta kaç yüz çocuk vardı, dikkat ettin mi?.
O programla kaçı kalır, sence klasik müzikte?..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA