Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Tecelli'den Abuzittin'e mektuplar

Abuzittincim,
Doğanın öfkesi şimdilik dindi.. Bugün cuma, Güney Ege'de hava pırıl pırıl. Isı neredeyse 30 derece.. Dümdüz bi deniz. Ormanlar yıkanmış, ben diyeyim 20 çeşit sen de 50 çeşit yeşil.. Yeşilin bu kadar mı tonu olur.. Bi de makiler arasında kırmızılı morlu çiçekler açmamış mı? Cennet gibi.. Gibisi fazla cennet, cennet!
Bizim Bördübet köyü, Güney Gökova'daki koyların başlangıç yeridir. Burundan sağa dönersen Bodrum'a, sola döndün müydü Körmen Limanı'na kadar irili ufaklı bi sürü koy. Tanrı bunları dantel gibi işlerken Mavi Tur teknelerini de düşünmüş olacak. Bazı yörelerde tek yatlık minik koycuklar bile var. At demiri, sessiz, kimsecikler yok.. Sadece kıyıya vuran dalgalarla ağaçlardaki kuşların sesleri. Sincapların bet bi tonlamayla kendi aralarında konuşmaları biraz kafa şişiriyorsa da artık o kadarına katlanacaksın.
Gelgelelim Abuzittincim bu muhteşem koyların çoğu plastiklerle dolu. Çok şık bi şeker paketi ambalajı düşün, üzerine, affedersin merkep pisliği bulaşmış.. Onun gibi bi durum yani.. Yahu insan buraları kirletmeye kıyar mı kardeşim.. Gerçi plastiklerin çoğu açık denizden akıntılarla geliyor. Lakin, orman yollarının ulaştığı bazı koylar var.. Bizim insanlarımız hafta sonları barbekü yapmaya oralara geliyorlar. İnan o çöpler içinde yemeğe içmeye sıkılmadıkları gibi kendilerinin çöplerini de bırakıp gidiyorlar. Rezalet ki ne rezalet..
Ben eşimle birlikte, bazı bazı, böyle çöplüğe dönmüş yerleri değil de, dalgaların sürüklediği poşetleri koylardan topluyoruz. Bizim gibi yapan başkaları da var.. Uzatmim, ufak botumuz Naz'la yan koylardan birine gittik. Ucu çivili değneklerimizle plastikleri toplayıp torbalara dolduruyoruz, yoruldukça da oturup buz gibi biramızdan yudumluyoruz. Koya ultra modern bi motor yat girdi. Bizi görünce biraz tereddüt ettiler, sonra hemen 10 metre ötemize demirlediler. Arka platform deniz seviyesine indi, orta yaşlı bi kaç beyle manken vücutlu hanımlar, turkuaz sulara atladılar. Biz, hani, görmemiş durumuna düşmemek için, ultra lüks motor yata, şöyle bi göz ucuyla bakıp, kıyıdaki pet şişelerle plastikleri toplamaya devam ettik.
Davetsiz misafirlerimiz İbranice konuşuyorlardı. Demek İsrailliydiler. Kimbilir kimlerin patronları... Peru bayrağı altında geziyorlar. Kısa kesim Abuzittincim, bi süre sonra, adamları rahat bırakalım diye oradan ayrıldık. Ayrılırken de karşılıklı el salladık. O battal torbalara çöpleri dolduruyoruz, daha sonra hepsini birden toparlayalım diye bi ağacın kenarına bırakıyoruz. O gün de öyle yaptık. Ertesi gün aynı koya gittiğimizde ultra modern yat gitmişti. Allah Allah, bıraktığımız çöp torbaları yok.. Koyun kalan kısmı da temizlenmiş, üstelik kıyıdaki çakıllar tırmıklanmıştı. Nedense önce keyiflendim sonra aklıma bizimkiler gelince yüreğim cızzz etti..
Başbakanımız haklı.. Gerçekten, İsrailli insanların Türklerle bi problemi yok. Türk halkının da (aşırılar hariç) İsraillilerle bi problemi yok. Problem, İsrail'i yönetenlerde..
Münasip yerlerinden öperim Abuzittincim.
Kardeşin Güneş.
tecellister@gmail.com

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA