Kentleri güzelleştiren şey, geniş kaldırımlarla yürünen bulvarlar ve bu kaldırımlara kurulmuş kafelerdir..
Paris deyince akla Chapms Elysees gelir.. Saint Germaine gelir.. Niye.. Bulvar üzerine kurulmuş kafeleri yüzünden. Buralarda oturup gelene geçene bakmaz, bir kahve içmezseniz, Paris'e gitmiş, Paris'i yaşamış sayılmazsınız..
Bizde belediyecilik ise kaldırımları oto park yapmak ama asla kafe yapmamaktır.. Kaldırıma atılan masayı kaldırmayı marifet sayarlar o makama gelenler..
Ankara'ya ilk geldiğim yıllarda Kızılay'da karşılıklı pastaneler vardı, kaldırım masalarıyla.. Oturacak param yoktu ama masaların aralarından yürümek bile zevkti.
Sonra gelen başkanlar kaldırımı masalara yasakladı. Melih Gökçek yürüyenleri de men etti kaldırımdan. Köstebek yuvalarına döndürdüğü bulvarları arabası olanlara tahsis edip, otoban yapmayı belediyecilik sandı..
Şimdi kıyamet İzmir'de kopuyor..
Kafalar yıllardır Kordon'a takık.. Dünyanın en güzel sahil kafelerinin yan yana dizildiği, güneşin en güzel battığı Kordon'a.. Milyonla insanın nefes aldığı, binlerce ailenin geçimini sağlayan Kordon'a..
İzmir sanayi kenti olmaktan çıktı. Liman kenti olmaktan da çıktı. Binlerce fabrika, liman işçisi işsiz.. O iş alanları artık yok.. Ve bu kentte Belediye Kordon'u da yok etmeye kalkışıyor..
Yok efendim tenteler kurallara aykırıymış. Yok efendim kaldırım masalarına oturanların ayakları üşümesin, ıslanmasın diye yerlere serilen ahşap platformlar kaçakmış..
Hepsi söküle..
Yani.. Kış günü Kordon kapana..
Bu mudur?. Bu kent insanının oyu ile o makamlara gelenlerin işi bu mudur?.
Yönetmeliğe uymuyorsa, yönetmeliği değiştir, Kordon'u değil..
Kordon, İzmir'in değil, dünyanın malı bir güzellik.. Belediyenin görevi onu katletmek değil, yaşatmak..
Yapma Başkan!.. Yapma!..